kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Kasım 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

Şapka devrimi!

Televizyoncu Gülgûn Feyman'a Nüfus Müdürlüğü'nde, "Şapkalar kalktı; isminizde şapka kullanamayız" denilmesi, her şeyi basitleştiren, yozlaştıran bir zihniyeti temsil ediyor. Gerçi bir ara, Türk Dil Kurumu şapkaları iptâl etti ama, Türkçemizin ahenginde önemli bir rol oynayan bu işaret, "kalksın" demekle kalkar mı? Maalesef fiilen birçok kişi zaten şapka kullanmıyor. Hepimiz kar/kâr, hala/hâlâ mukayesesini biliyoruz ama, bir örnek de ben vereyim.
Arkadaşım var, adı Danâ ... Alim, bilgili anlamına geliyor. Şapkayı koymazsanız, "dana" demek zorunda kalırsınız. Danâ, Farsça'dan dilimize intikal etmiş. İran Üniversitesi'nin kapısında şöyle yazıyor: "Tuvana buved her ki danâ buved / Bedanih dil'i pir berna buved" (Her kim ki bilgilidir, hâkimdir, o güçlüdür / Bilgi ile ihtiyarın da gönlü genç olur).
Türkçe'yi o hale getirdiler ki, Ahmet Haşim'in şiirindeki "gülgûn" (Gül renkli) , oldu "gülgün"
"Zannetme ki güldür, ne de lâle / Âteş doludur, tutma yanarsın / Karşında şu gülgûn piyale / İçmişti Fuzûl bu alevden / Düşmüştü bu iks ile mecnûn / Şi'rin sana anlattığı hâle"
"Kalbini bana açsana / Aşkını anlatsana / Sonra benimle yatsana" kabilinden cümleler, şimdi gençler arasında revaçta. Türkçe'yi yozlaştıra yozlaştıra, bir iki nesil öncesinin şairlerinden bile koptuk.
Anadolu Ajansı'nı kutlarım. Milliyet gazetesi şaşırmış, "Osmanlı Türkçesiyle uzay haberi veriliyor" diye yazmış. Haber şöyle:
"Dünya gezegenini fücceten hak ile yeksan eyleyecek bir dev gök taşı..."
Milliyet "anlaşılmaz bir ifade" notunu düşüyor bu cümlenin yanına. Biz, en az bilenin seviyesine kadar mı indireceğiz Türkçemizi, yoksa eğitildikçe kelime hazinesinin gelişmesi ve genişlemesi için mi gayret sarf edeceğiz? Hiç duymadınız mı "fücceten (ansızın) kalbine indi" cümlesini? Ya da, şu güzel sözü: "Sev seni seveni, hak ile yeksan olsa da / Sevme seni sevmeyeni Mısır'a sultan olsa da."