kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
21 Kasım 2008, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Kene tehlikesi devam ediyor

Giriş Saati : 21.11.2008 14:02
Güncelleme : 21.11.2008 22:42
Yeni Haber
Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdullah İnci, kenelerin havaların soğuması sonucu çevrede tehlike olmaktan çıkmış olarak görülebileceğini ancak, barınaklardaki ya da meralardaki hayvanlar üzerinde kış keneleri bulunabileceğini söyledi.

Prof. Dr. İnci, otlaklarda, piknik alanlarında, tarlalarda, parklarda bulunan kenelerin, havaların soğumasıyla birlikte kış uykusuna yattıklarını hatırlattı. Kenelerin, havaların yeniden ısınmaya başlayacağı bahar aylarına kadar bu bölgelerde tehlike oluşturmadıklarını ifade eden İnci, şöyle devam etti:

''Keneler havaların soğuması sonucu çevrede tehlike olmaktan çıkmış olarak görülebilir, ama barınaklardaki ya da meralardaki hayvanlar üzerinde kış keneleri bulunabilir. Eğer kene hayvanın vücuduna tutunmuşsa çevre ısısını engel olmaktan çıkarıyor ve doyana kadar kan emmeye devam edebiliyor. Eğer hayvana tutunmamışsa, çevre ısısı da düşmüşse kış uykusuna yatıyor. Bunun için de toprakta ya da barınaklarda gizlenecekleri yerlere çekiliyorlar ve kışı burada geçiriyorlar.''

İnci, Türkiye'deki barınakların güneş ışığının içeri girmesini engelleyecek şekilde her tarafının kapatıldığını belirterek, bu nedenle yumuşak kenelerin gündüzleri bile kan emebildiklerini anlattı. Kenelerin mevsime bağlı olarak hayvanlar üzerindeki tutunma yerlerinin de değiştiğine dikkati çeken Prof. Dr. Abdulah İnci, şu bilgileri verdi:

''Çevre ısısı yükseldiği zaman kulakta, kuyrukta, derinin çeşitli yerlerinde bulunabilirler. Bu tercih kenenin türüne göre de değişir. Kış kenelerini bugün için kuyrukta bulmamız mümkündür. Bazı türler kasık bölgesini tercih ederler. Gelişme dönemlerine ve kan emme ihtiyaçlarına göre de tercihleri değişir. Bunu belirleyen birçok faktör vardır.''

KKKA İLE MÜCADELE

Prof. Dr. İnci, devletin, kenelerin neden olduğu Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) Hastalığı ile mücadele stratejilerini bütüncül bir yaklaşımla ele alması gerektiğine dikkati çekti. Devletin ilgili birimlerinin bu konuda mutlaka koordinasyon halinde olması gerektiğini dile getiren İnci, şöyle konuştu:

''Kenelerin çoğalma nedenlerini somut olarak ortaya koymak lazım. Bunlardan birincisi hayvancılığın ihmal edilmiş olmasıdır. Koyunculuk neredeyse öldürülmüştür. Kimi ilçelerde, köylerde yüzde 96'lık kayıp söz konusudur. Çiftlik hayvan popülasyonunun dramatik düşüşü, mücadelede kenelerin lehine avantajlı bir durum yaratmıştır.

Avcıların, postu para ediyor diye tilki ve kurt gibi yırtıcıları avlaması, KKKA'nın üreticisi ve taşıyıcısı olan tavşan sayısının artmasına neden olmuştur. Bütün bunları ele alıp koordineli çalışmalarla yürütülecek projeler, mutlaka ileriki yıllarda bu problemi gündemden çıkaracaktır. Türkiye'nin bunu yapabilecek nitelikli insan gücü vardır, hatta dünyadaki en birikimli insanlar Türkiye'dedir. Devlet de bu konunun arkasında durursa problem hallolur.''

KKKA VAKA VE ÖLÜMLERİ ARTTI

Türkiye'de KKKA'nın ilk kez 2002 yılı Mayıs ayında Tokat'ta görüldüğünü anımsatan Prof. Dr. Abdullah İnci, Sağlık Bakanlığı'nın 31 Ekim 2008 itibariyle yayınladığı son verilere göre, 2002'den bugüne dek KKKA vaka oranının 9 kat, ölüm oranını ise 10 kat arttığını söyledi.

İnci, 2002-2003'te 150 vakadan 6'sının, 2004'te 249 vakadan 13'ünün, 2005'te 266 vakadan 13'ünün, 2006'da 438 vakadan 27'sinin, 2007'de 717 vakadan 33'ünün, 2008'de ise 1308 vakadan 63'ünün hayatını kaybettiğini kaydetti.

(AA)