Giriş Saati : 21.11.2008 21:28 Güncelleme : 21.11.2008 22:21
Ergenekon davasının duruşması 24 Kasım 2008 Pazartesi günü saat 09.30'a ertelendi.
Ergenekon davasının duruşmasında savunma yapan SESAR Başkanı İsmail Yıldız, Stratejik destek amacıyla siyasi partilerin de arasında bulunduğu birçok kurum ya da kuruluşla çalışma yaptıklarını; AK Parti avukatları tarafından tehdit edildiğini söyledi.
Ergenekon davasının öğleden sonraki oturumunda Siyasi Ekonomik Sosyal Araştırmalar ve Strateji Geliştirme Merkezi'nin (SESAR) Başkanı tutuklu sanık İsmail Yıldız, 12 sayfa halinde yazılı olarak hazırladığı savunmasını okudu.
Yazılı metine bağlı kalmadan eklemelerle savunmasını yapan Yıldız, "Buradaki insanlarda, bırakın devleti ele geçirmeyi bir çadırı bile ele geçirebilecek örgüt anlayışı ve stratejik birliktelik yok." dedi. Amerika'nın kudretini gıpta ile izlediğini ve imrendiğini belirten Yıldız, "Keşke benim ülkem de bu kadar kuvvetli olsaydı." dedi.
SESAR'a ait bilgisayarlarda bulunan ve örgütle bağlantılı olduğu ileri sürülen belgeler konusunda Yıldız, binlerce mail geldiğini, bu maillerin değerlendirildiğini söyledi.
Gelen maillerden stratejiler çözümler ürettiklerini belirten Yıldız, davanın soruşturma döneminde medyada çıkan "Şok suikast" belgelerinin de sadece simulasyondan ibaret olduğunu ileri sürdü. Kendisine simulasyonun ne olduğu sorulduğunda Yıldız, aslında olmamış bir olayın olması ihtimali üzerine sonucuyla ilgili değerlendirmeler ve alınması gereken önlemlerin simulasyon anlamına geldiğini söyledi. Yıldız, bahsedilen "Şok suikast"lerin de aslında örgüt planı olmadığını; böyle suikastler olması durumunda neler olabileceği ve ne gibi tedbirler alınması gerektiğinin belirtildiğini söyledi.
"TEHDİT EDİLDİM"
Çok sayıda devlet kuruluşuna, özel sektör şirketine ve siyasi partiye araştırma ve danışmanlık hizmetleri sunduklarını söyleyen Yıldız, AKP, DYP, MHP'nin de adalarında bulunduğu bazı siyasi partilere üst düzeyde araştırmalar yaptığını anlattı.
SESAR'ın dünya, ülke ve insanlık için sadece fikir ve strateji ürettiğini söyleyen Yıldız, "AKP hükümetinin başarılı olması için tüm birikimini ortaya koyan şahsimin, hükümete karşı halkı silahlı isyana tahrik etmekle itham edilmesi çelişkilidir." dedi.
Yıldız, AKP'nin uyguladığı yanlış politikalar üzerine yazdığı uyarı ve eleştiri yazılarının, kendisine 60'a yakın dava olarak geri döndüğünü ifade etti. Yıldız, Ak Parti avukatlarının, "Seni susturmak için ne yapmamız gerekiyor." diye uyarıda bulunduklarını söyledi. Bu davaların görüldüğü Ankara'daki mahkemede, yazılarına son vermesi için Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın avukatı tarafından tehdit edildiğini öne süren Yıldız, "Bana açtıkları bir davanın duruşmasına girerken, 'İsmail Bey, biz dava açmaktan bıktık, siz yazmaktan bıkmadınız. Sizi susturmak için başka yollar bulmak zorundayız galiba' dedi. Bu yol, tutuklanıp 15 aydır cezaevinde olmamdır." diye konuştu.
"Silahlı terör örgütüne üye olma", "askeri itaatsizliğe teşvik", "devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etmek", "tahsis edildiği amacı dışında kullanma ve hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetme" suçlarından yargılanan Yıldız, 1994 yılında kurduğu SESAR'ın Türkiye'nin ilk düşünce kurumu (Think Thank) olduğunu ifade etti. SESAR'ın araştırmalarından yararlanılması için internet sitesi kurduklarını kaydeden Yıldız, bu hizmetinden devletin en üst düzeydeki yöneticilerinin de yararlandığına dikkat çekti.
Bir örgütün var olabilmesi için liderinin olması gerektiğini söyleyen Yıldız, "Kimse bu sözde örgütün liderini bilmemektedir. Üyesi olduğum iddia ediliyor bunun için liderini merak ediyorum. Örgütün hiyerarşik yapısı da belli değil. Bu örgüttü yerimi bulamadım. Nasıl özel bir göreve sahibim?" diye sordu.
Terör örgütlerinin iktidarın devamına hizmet ettiklerini; dünyada terör örgütünün yıktığı bir hükümetin olmadığını söyleyen Yıldız, "Çünkü elmanın kurdu içindedir. İktidar bir tek iktidardakiler tarafından çözülür ve yıkılır." dedi.
Yıldız, iddianamede kendisinde bulunduğu iddia edilen belgelerden birinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dokunulmazlığı nedeniyle yargılanmadığı akbil davasına ait olduğunu, bu belgelerin internette yayınlandığını kaydetti.
Başbakan Erdoğan'ın Hikmetyar'ın dizinin dibinde fotoğraf çektirdiğini, El Kadı'ya kefil olduğunu; suikast Beşir'i Anıtkabir'e soktuğunu dile getirerek, şöyle devam etti: "Ben bunları eleştirmeye devam edeceğim. Zannediyorum, iddia makamının benimle ilgili kuvvetli şüphesini daima besleyeceğim. Ben AKP iktidarına olabilecekleri anlattım. Birçok iktidar benim kucağıma öldü, cenazelerini kaldırdım dedim."
İşyerindeki bilgisayarında bulunduğu iddia edilen Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Komutanlığı'na ait çok gizli belge ve bilgileri görmediğini belirten Yıldız, "Bilgisayarımda, böyle bilgi ve belgeler yoktur. Zaten iddianamenin 37 sayfasında yer alan konu, 49. sayfada sahte olduğu bilgisi ile tekzip edilmiştir. Sorun belgenin sahteliği değil, benim o belge ile hiç karşılaşmamış olmamdır. Bilgisayarıma el konulurken bir kopyası talebime karşın bana verilmedi." diye konuştu.
Aydın Doğan'la ilgili istihbari belgeler bulunduğu iddialarına değinen Yıldız, "Aydın Doğan'la da danışmanlık hizmeti için görüşüyordum. Bende bulunan belgeler arasında Aydın Doğan'ın bilmediği bir belge yok." dedi. Devletinin ve milletinin nefes alışın hep izlediğini anlatan Yıldız, dedesinin bir gözünü savaşta kaybeden Çanakkale gazisi olduğunu, dedesinin hakkını vermek için çalıştığını dile getirdi. Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün kendisine gözaltındayken, MİT'e ve jandarma istihbaratı ajanı olup olmadığını sorduğunu ileri süren Yıldız, operasyonun da TSK ve emniyet istihbaratı dışındakileri hedef aldığını savundu.
Saatin geç olması nedeniyle Yıldız'ın savunmasına ara verilerek sanıklar ile avukatlarının talepleri alındı.
Tutuklu sanık Muammer Karabulut, savunması sırasında, iddianamenin 930. sayfasında yer alan 'Ergenekon Dokümanı'nın, plazma ekrandan gösterilmesini talep etti. Karabulut, mahkemeye celse arasında sunduğu belgenin, şu ana kadar mahkemeye sunulan belgelerden en önemlisi olduğunu ve birçok karanlık noktayı aydınlatacağını ileri sürerek incelenmesini istedi.
Tutuklu sanık Hayrettin Ertekin, Cumhuriyet Savcıları tarafından iddianameye dahil edilen 36 sayfalık lobi belgesinin, aslında 11 sayfa olduğunu, ilaveler yapıldığı için sayfasının arttığını belirterek temin ettiği orjinal halini mahkemeye sundu.
Tutuklu sanık Kemal Kerinçsuz'in avukatı Toyga Akalın ise, sanıklar ile avukatların savunmaları sırasında söylediği cümlelerin Cumhuriyet Savcıları tarafından hakaret içerdiği iddiasıyla suç duyurusunda bulunulmasını bir baskı olarak değerlendirdi.
Avukat Akalın, Savcılar tarafından yapılan suç duyurularının mahkeme tarafından Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesinin yetki ihlali olduğunu belirterek, "Mahkemeniz, İstanbul mahkemesidir. Bu nedenle yetki Silivri'de değil, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığındadır. Eğer Silivri konusunda ısrar ederseniz mahkemenizin bu dava için özel yetkilendirilmiş olağanüstü mahkeme olduğu gerçeğini kabul etmiş olursunuz." diyerek usulde hata yapıldığını ileri sürdü.
Yarım saatlik bir aranın ardından Mahkeme Başkanı, sanık Muammer Karabulut'un talebini yerinde bularak savunması sırasında "Ergenekon Dokümanı"nın ekranlara yansıtılmasına karar verdi. Mahkeme Başkanı, Tutuklu sanık Halil Behiç Gürcihan'ın Savcı Zekeriya Öz hakkında sunduğu suç duyurusunun şahsi bir şikayet olması nedeniyle mahkemenin yetkisinde olmadığını belirterek reddine karar verdiklerini açıkladı. Dosya kapsamına göre tutuklu sanıkların tahliye taleplerini bu aşamada reddettiklerini belirten Başkan Şengün, duruşmayı 24 Kasım 2008 Pazartesi günü saat 09.30'a ertelediklerini söyledi.
Öte yandan, tutuklu sanık Halil Behiç Gürcihan'ın nişanlısı Fatma Sibel Yüksek Silivri Cezaevi çıkışında, nişanlısı tarafından duruşmada kendisine evlenme teklifi yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine, "Nişanlısıyım zaten. Önceden evlenme teklif etmişti ki." diye cevap verdi. Cezaevinde evlenmeyi düşünüp düşünmedikleri sorulan Yüksek, "Yok öyle bir planımız. Bakacağız. Tahliye edileceğini umuyoruz." dedi.