Terim'le tarihi röportaj!

Cuma akşamı Akmerkez S Cafe'deyim. Hemen karşı masamda Fatih Terim. Yazdıklarımızdan olacak ki, imalı bakıyor bana. Yanına gidiyorum.
"Otur Tahir" diyor. Hemen lafa giriyor Fatih Hoca: "Tahir, yazıpçiziyorsun. Kafana takılanları açıp sorsana" diyerek sitem ediyor. Balıklama dalıyorum:
"Madem öyle, hazır sizi bulmuşken kısa bir röportaj yapalım, nasıl olur?" deyince, "Hayhay" diyor ve purosunu yakıyor. "Tahir, öyle tek tek uğraşma, ne soracaksan sor, ben hepsini birden cevaplarım" diyor. "Olur hocam" diyerek hemen sorulara geçiyorum: "Hocam, göreve geldiğiniz gün (27 Haziran 2005) basın toplantısında 'Dut ağacının her yanını sallayıp, altına kilim tutacağız. 80 milyon nüfustan yeni bir jenerasyon çıkaracağız' dediniz. Acaba o ağacın her yanını silkeleyebildiniz mi? Yoksa sadece ağacın yere en yakın olan dalını, yani Dört Büyükler'e ait dalları mı silkelemekle yetindiniz?

"Aynı basın toplantısında 'Bir sezon kendimle hesaplaştım, yanlışı ve doğruyu, iyiyi ve kötüyü karşılaştırarak kendimi onardım, değiştim' dediniz. 2005'ten önceki Terim'le, sonraki Terim arasında değişen ne oldu? Örneğin, rakip takım teknik direktörüne, futbolcusuna, hakeme, medyaya, basına karşı tutumunuzda nelerden vazgeçtiniz? Yoksa sadece bunların yapılış türünü mü değiştirdiniz?"

" SABAH'taki son röportajınızda EURO 2008'le ilgili olarak 'Yarı finalde daha iyi oynayan taraf bizdik. Rakamlar bunu söylüyor. Zaten maçtan sonra herkes de finali bizim hak ettiğimizi söyledi' diyorsunuz. Yarı finale gelene kadar elediğimiz İsviçre, Hırvatistan ve Çek Cumhuriyeti maçlarının istatistikleri de aynı şeyi söylüyor muydu? Niye o maçlardan sonra da istatistiklerden bahsetmediniz?"

"EURO 2004'e damgasını vuran Yunanistan'ın şampiyona sonrası 14 futbolcusu Avrupa'nın önemli takımlarına transfer yaparken, bizim Türkiye olarak EURO 2008'e damgamızı vurmamıza rağmen tek bir futbolcumuzun dahi Avrupa'ya transfer yapamaması sizce neden? UEFA'nın belirlediği 23 kişilik altın karmada tek bir futbolcumuzun bulunmasını neye bağlıyorsunuz?"

"Son dönemde A Milli Takım'a çağırdığınız Umut Bulut, Serkan Kırıntılı, Baki Mercimek, Hasan Kabze, Aydın Toscalı, Bekir İrtegün, Uğur Kavuk, Giray Kaçar ve Gökhan Emreciksin gibi birçok yeni keşfiniz var. Bu ve bunlar gibi bazı oyuncuların Milli Takım'a çağrılmalarının ilk ve son olması bu keşifler konusunda yanlış tespit anlamına mı geliyor?

"Yine o röportajda 'Bu görev süremde doğum tarihleri 1984 ile 1991 arasında değişen 20 oyuncuyu A Milli Takım'a çağırmışım. Hiçbiri benden önce bu forma için düşünülmemiş' diyorsunuz. "Bu forma" ile kastınız, A Milli Takım formasıysa, bugün yaşları 20-21 olan bu genç oyuncuların sizden önce 16-17 yaşlarında düşünülüp A Milli Takım'a çağrılmaları mı gerekirdi demek istiyorsunuz? "Bu formadan" kastınız, Türk Milli Takımı formasıysa, o 20 oyuncunun (dördü hariç) nerdeyse ellişer, yüzer defa giydikleri ve göğsünde ayyıldız olan Genç ve Ümit Milli Takım formaları hangi ülkeye ait?

EURO 2008 elemelerinde 10 resmi maçta 45 ayrı futbolcuyu kadroya çağırmışsınız. 10 resmi maçta 32 ayrı futbolcuya 11'de yer vermişsiniz. Bu konuda rakiplerinizi neredeyse ikiye katlamışsınız. Acaba bunun finallere giderken ecel terleri dökmemizde payı oldu mu?

"Sizin de söylediğiniz Newcastle United'ın size yaptığı teklif olayına geleceğim. Gündeme gelmeniz, onların size teklif getirmesiyle mi oldu, yoksa yetki verdiğiniz menajerlik firmasının sizi o kulübe önermesiyle mi?" diyor ve arkama yaslanıp merakla cevapları bekliyorum.
O da ne? Kardeşim Hüseyin'in, "Hadi ağabey kalk! Saat 9 oldu. İşe geç kaldık" demesiyle sevincim kursağımda kalıyor. Büyük bir hayal kırıklığı ile yataktan kalkıp kahvaltıya oturuyorum.
O üzüntüyle bilgisayarımın başına geçiyorum. Kendi kendime "Olsun Tahir. Üzülme. Soruları yaz yine. Bakarsın Fatih Hoca cevaplandırır. Olmadı, o zaman rüya tabiri yapan bir hoca cevaplandırır"
diyerek teselli buluyorum. Ben soruları sorayım da, gerisi 'hocaların!' bileceği iş.