Son iki haftadır gündemin birinci sırasını tutan olayların baş kahramanları aynı; çocuklar...
Bir ruh hastasının sakız haline getirilen cinsel taciz olayındaki beden de...
Başkentin göbeğinde
"rehabilitasyon" adı altında, devletin şefkatli ellerine teslim edilmesine rağmen bağlanan ipten morarmış kol ve bacaklar da...
Terör örgütünün peşine düşürülüp sokakta taş, molotof sallayan eller de...
Hepsi onlara ait...
Haydi, ikisi çözümlenebilir; cinsel tacizin, Çocuk Esirgeme Kurumu'ndaki rezaletin önüne geçilebilir.
Ya terör örgütü adına aklınca dağdakine özenip kahramanlık yaptığını sanan, minik beyinler için ne yapmalı?
Haydi, onlar çocuk, henüz rüştü oluşmamış; ya onları öne süren ailelerine, ağabeylerine ne yapmalı?
Veya odalarımızın en müstesna köşelerindeki beyaz ekranlara eğlencelik gibi getirilen, döndürüp dolaştırılıp aynı görüntüleri önünüze getiren biz medyaya ne demeli?
Taş atmanın cezası Bedenlerinden, yüzlerinden görüldüğü gibi çocukların çoğunluğunun yaş ortalaması belli: 14-16 grubu...
Şimdi sıkı durun; yeni düzenlenen Türk Ceza Kanunu'na göre bu çocukların yakalanması halinde yargılanacakları madde belli:
TCK 220'nci madde...
Yani,
"Suç işlemek amacıyla örgüt kurmaya" verilecek cezayı düzenleyen madde.
Madde,
"Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da yargılanır" hükmünü taşıyor.
Buna göre Van, Yüksekova, Hakkâri, Diyarbakır, hatta İstanbul'da taş atan çocuk örgüt adına eylem yaptığı için doğrudan PKK üyesi olarak kabul ediliyor.
Baro kayıtlarına göre son dönemde taş atarken yakalanan çocuklar hakkında TCK 220'den işlem yapılmış, doğrudan tutuklanma yönüne gidilmiş.
Yargıtay da bu yöndeki kararları onamış...
Dolayısıyla bugün sokakta, politikasını, amacının ne olduğunu bilmese de taş atan çocuğun alacağı hapis cezası en az üç yıldan başlıyor, 20 yıla kadar çıkabiliyor.
Devlet Bakanı
Cemil Çiçek'in dünkü sohbetimizde vurguladığı gibi devlet onlara,
"bu çocuklar oyun oynamak için taş atmıyor ki" diye bakıyor.
30 yıl sonra yeniden Türkiye 1980 öncesi de gençlerinin bir bölümünü benzer yolda heba etti.
O gün lise çağında içeri girip, 20'li yaşların ortalarında hapisten çıktıklarında önlerinde sadece kendilerini bekleyen yaşam mücadelesi kalmıştı.
Liseyi tamamlayacak yaş çoktan geçmiş, üniversite yolu ise kaybedilmişti.
On yıl boyunca hapishane kapısını aşındırmaktan varını yoğunu kaybeden ailelerinin içine düştüğü çaresizlik de cabasıydı.
Lümpenlik içinde polise, gazeteciye taş sallayan küçük bedenleri bugün de bu son bekliyor.
Şimdi şu soruların yanıtını gelin birlikte arayalım:
Suç tek başına bu çocukları oraya sevk eden terör örgütünün mü?
Dağdakine özenmek yerine, şehirdeki öğretmeni örnek almasını sağlayacak sosyal ortamı hazırlaması gereken devletin hiç mi suçu yok?
Veya terör örgütünün reklamını yapar gibi, dönüp dolaşıp çocukların taş atmasını gösteren biz medya mensuplarının hiç mi günahı yok?
Haydi, bunlar bir tarafa...
Daha 8 ay önce kepenk kapattıramayan, Nevruz için kalabalık toplayamayan PKK'nın bugün bir talimatı ile hükmetme gücüne erişmesinin gerisinde yatan nedeni sorgulamaktan kaçınan devlete ne demeli?
Herkes şunu görmeli: Yerel yönetimi tek başına ele geçirmekle iktidar olunmuyor.
Çocukların ardına saklanarak da güç elde edilmiyor.
Bu davranışı sergileyenler sadece çocuklarımızın geleceğini tüketiyor...
Yayın tarihi: 4 Kasım 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/04//sarikaya.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.