Telefon kurcalamak cesaret ister

Soluk yeşil renkli ve de 'çevirmeli' telefon gecenin sessizliğini bıçak gibi yarıp acı acı çalar.
Kadın uykusundan 'Bisssmillah' deyip fırlar ve sendeleye sendeleye koridorda, portmantonun yanında duran telefona koşar.
'Bu saatte gelen haber hayırlı haber değildir' der içinden ve korkarak ahizeyi kaldırır:
- Alooo?
Karşı tarafın lafı uzatmaya niyeti yoktur, mesajı kısa ve nettir: - Kocan seni aldatıyor.
Kadın bir anda diker kulakları:
- Siz de kimsiniz?
Yanıt yine kısa ve nettir:
- Bir dost!
Devir değişti tabii. Artık ne tırrt trrrt diye çevrilen 10 kiloluk telefonlar kaldı ne de bu işleri duyurmak için 'bir dost'a iş düşüyor.
Minik cep telefonları her kadının özel hafiyesi adeta..
Adam istediği kadar tuvalete bile giderken yanına alsın o telefonu.
Evde sehpanın üzerine ters çevirip koysun, sessize alsın, yatarken pijamasının cebine sokuştursun.
İlla ki bir dalgınlık anına denk gelecektir.
Buna 'İş çeviren adamın, şeytan günün birinde mutlaka ayağına dolaşır,' da diyebiliriz.
Ya işe giderken sabah mahmurluğuyla evde unutur ya da televizyonun karşısında uyur kalır, çok içer sızar vs.
Ve o telefon sonunda fırsat kollayan kadının eline bir şekilde düşer.
Önemli olan da bundan sonrası..
Diyelim kadın şüphelerinde haklı çıktı ve mesajları yakaladı.
Böyle bir durumda er kişiyi anında kapının önüne koymazsan, ne o hafiyeliğin bir anlamı kalır ne de o ilişkiden bundan sonra bir hayır gelir.
Yani daha açıkçası 'maçan sıkmıyorsa bacım, hiç o telefonu kurcalayıp da huzurunu kaçırmayacaksın'.
Yani hem adamı yakala, hem de bir süre kavga küslükten sonra hiçbir şey olmamış gibi düzenini sürdür.
İşte ilişkinin laçka olduğu andır.
Artık erkeğin seni kaybetme korkusu tamamen ortadan kalkığı için 'Amaan artık yakalarsa yakalasın, nasıl olsa benden vazgeçemez bu,' deyip, iyice gemi azıya alacaktır.
Kadının da bu durumda ne saygınlığı kalır ne de ilişki üzerinde söz hakkı.
Bu hafta da ünlüler dünyasında iki ilişki, cep telefolarında yakalanan mesajlar yüzünden bitti mesela.
Biri aileden flörte izin çıkmadığı için habire evlenmek zorunda kalan Süreyya Yalçın, diğeri de ilişkide yüz-göz olmanın kitabını yazacak kadar uzmanlaşmış bir isim: Demet Akalın.
Şimdilik ikisi de doğru olanı yaptı, 'Kiminle kırıştırıyorsan git onunla yaşa,' dedi.
Göreceğiz bakalım bu 'delikanlı' hareketlerinin arkasında durabilecekler mi?
Yoksa attıkları taş ürküttükleri kurbağaya değmeyecek mi?
Göreceğiz.