Ken Loach şu sıralar Looking for Eric isimli yeni filmine son halini veriylor.
İşte Ken Loach'un dünyası
İşte Özgür Dünya...'nın yönetmeni Ken Loach, yaşayan en önemli sinemacılardan. 72 yaşındaki Loach ustanın hayatına bir bakış attık.....
İngiliz sosyalizminin en büyük başarısı parlak sanatçılar yetiştirmek değildir. Ama zaten Ken Loach gibi bir yönetmenin hayatta en önemli gördüğü şey, parlak bir sanatçı olmak değil. İngiltere'deki sosyal hayattan soyutlanmış bir sinema tarihinde Loach'u anlamak mümkün olamaz. Filmlerin dünyasına boşveren bir tarih kitabında da Loach'un önemini anlayamayız. O yüzden ufak bir yolculuga çıkmamız gerekiyor.
1936. WARWICKSHIRE
Kenneth Loach 17 Haziran 1936'da Warwickshire'da doğdu. Vivien Loach ve makine parçaları üreten bir fabrikada elektrikçi olarak çalışan John Loach'un oğlu olan Kenneth, 19. yüzyılın büyük emperyalist yazarı Rudyard Kipling'in ve Birinci Dünya Savaşı boyunca Britanya'yı yöneten V. George'un vefatından beş ay sonra dünyaya geldi.
1950. HAVA KUVVETLERİ
O eski, karanlık günlerde Britanya'da askerlik zorunluydu. Loach, Kraliyet Hava Kuvvetleri'nde (RAF) askerliğini yaptı. İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ertesinde, Avrupa'nın ABD'den gelen maddi destekle kendine gelmeye çalıştığı günlerdi. İktidarda, yıllar sonra Loach'a esin kaynağı olacak bir mücadeleyi, 1930'ların sonunda İspanya'daki iç savaşta General Franco'ya karşı savaşan komünistleri destekleyen, kendisi de sosyalist bir İngiliz Başbakanı, Clement Attlee vardı.
1950'LER. OXFORD
Loach aldığı bursla Oxford'a gider, burada hukuk eğitimi alır. Muhafazakâr Winston Churchill ve partisi ülkeyi yönetmeye başlamıştır. Sosyalizme ilgi duyan Loach, Oxford Revue isimli bir tiyatro grubuna katılır, oyunculuk yapar. Tuğla gibi hukuk kitaplarını bir yandan hatmederken, hem oyuncu hem de yönetmen olarak tiyatroculuğa devam eder. Para kazanmak için öğretmenlik yapıyordur.
1963. BBC
Liverpool'daki hayali bir kasabada, Newtown'da geçen Z-Cars isimli dizi 1962-1978 yılları arasında gösterilmişti. Polislerin hayatını anlatan ve dönemin sosyalist gerçekçi sinema üslubuna uygun biçimde belgesele yakın bir tarzda çekilen dizinin bazı bölümlerinin yönetmenliğini Ken Loach üstlendi. Aynı günlerde Britanya'nın en inançlı sosyalistlerinden, aktörlük kariyeri de olan Tony Garnett BBC'de The Wednesday Play isimli bir dizinin prodüktörlüğüne getirilir. Garnett'ın yönlendirm esiyle 1963' de BBC'ye stajyer yönetmen olarak giren Loach, burada filmlerle akşam haberlerinin görsel tekniklerini birleştiren 'dokümanterdrama' türünü yarattı.
1966. CATHY COMES HOME
1965 yılında yaptığı Up the Junction filminde işçi sınıfından üç fakir kadının hayatını anlatan Loach'u büyük bir üne kavuşturan filmin adı
Cathy Comes Home'du. Yaşadıkları ekonomik sık ıntılar yüzünden sokaklarda yaşamak zorunda kalan bir evli çiftin öyküsünü anlatan yapım, yer yer bir BBC belgeseli gibi bilgilendirici ara yazılara yer veriyor, aynı zamanda dramatize edilmiş sahnelerle bizi evsizlerin hayatına sokuyordu. The Wednesday Play serisinde gösterilen filmi Britanya'da tam 12 milyon kişinin seyrettiği söylenir. Bugün hâlâ hizmet veren evsizlere yardım vakfı Shelter, Cathy Comes Home'un gösteriminden birkaç hafta sonra açılır.
1968. KES
Yorkshire'da yaşayan ve okul arkadaşları tarafından dışlanmaya, beden eğitimi öğretmeni tarafından ise aşağılanmaya alışmış bir genç adamın doğayla ve bir kerkenezle olan ilişkisini anlatan Kes, pek çoklarına göre Ken Loach'un başyapıtıydı. Özgürlüğü ve bir alternatif hayatı doğada arayan romantikçi akımın mirasını günümüze taşıyan bu filmde Loach, okullar, halı saha maçları, ergenlik dertleri, çocuk cinselliği gibi ilk dönem filmlerinde yer almayan konular ve temalarda da ne kadar yaratıcı ve gerçekçi olabileceğini gösterdi. Film iki dalda BAFTA ödülü kazandı.
1970'LER. SANSÜR VE BASKILAR
Britanya'nın sınıf sistemi Güney Amerika'da ve Kıta Avrupa'sında yaşanan ayaklanmalara, devrim hareketlerine karşın kendini korumaya çalışırken Ken Loach gibi sanatçıların 'yüzünüze gerçeği söyleriz' ('in your face') havasındaki eserleri artan bir memnuniyetsizlik yaratıyordu. 1971'de Save the Children isimli vakfın sipariş ettiği The Save the Children Fund Film diye bilinen bir projeye başlayan Loach, vakıf yöneticilerini dehşete düşüren bir işe imza attı. Hiç bir zaman gösterime girmeyen bu yapım için Loach'un harcadığı bütün emek boşa gitti, filmin negatifi yok edildi. 1973'te BBC için yaptığı Çehov uyarlaması The Misfortune (Şanssızlık), Ben Kingsley'i üne kavuşturan yapımdı. Jim Allen'ın senaroyusunu yazdığı Pilkington Cam Fabrikası'ndaki işçilerin hayatını anlatan The Rank and File'dan sonra Birinci Dünya Savaşı'nda bir işçi sınıfı ailesinin hayatını anlatan Days of Hope'u yaptı.
1979-1990. THATCHER YILLARI
1980'li yıllar boyunca Britanya'da stüdyolardan bağımsız film yapan isimleri destekleyen Channel Four'la işbirliği yapan Loach, 1990 tarihli Hidden Agenda'da (Gizli Ajanda) İngiltere'nin sözde demokrasisinin Kuzey İrlanda'da bir Britanyalı görevlinin işlediği suçların üzerini nasıl örtmeye çalıştığını anlattı. Cannes'da jüri ödülü alan filmden sonra insaniyet yayan en sıcak filmlerinden birini, zenginler için bir ev yapan ama kendilerinin doğru düzgün yaşayacak yerleri olmayan inşaat işçilerini anlattığı Riff Raff'ı (Ayak Takımı) çekti. Margaret Thatcher'ın özelleştirme politikaları Britanya tarihinde yıllarca mücadele edilerek alınmış hakları bir kalemde ortadan kaldırırken yaşanan güvensizlik ortamının Loach dikkatli bir takipçisi oldu.
1990'LAR. ARTAN HAYRAN KİTLESİ
1990'larda arka arkaya çektiği filmlerle Ken Loach aile içi şiddet sorunlarını daha da büyük bir şiddetle çözmeye meyilli İngiliz sosyal devlet sistemini eleştiren öykülerden (Lady Bird, Lady Bird) Nikaragua (Carla'nın Şarkısı) ve İspanya (Ülke ve Özgürlük) gibi coğrafyalarda farklı tarihlerde yaşanan çarpıcı hikâyelere, alkolden kurtulup hayatını düzeltmeye çalışan işçi karakterlere dek (Benim Adım Joe), Hollywood'da şiddet ve gerçeklik ilişkisini sorgulayan yeni akımlar yükselirken, Loach bu gerçekçi ve çevreye sıcaklık yayan hikâyeleriyle kendine çok hayran edindi.
2006. ALTIN PALMİYE
1920'lerde İrlanda'nın bağımsızlığı için savaşan iki kardeşin yaşadıkları olaylar sonucunda vermek zorunda oldukları zor kararları anlatan The Wind that Shakes the Barley'de (Özgürlük Rüzgarı) İngiliz polisleri öylesine korkunç ve devrimcilerin iç hesaplaşmalarını da öylesine acımasız biçimde resmetti ki, Loach yine pek çok tartışma yarattı. Filmin yarattığı tartışmalardan da faydalanarak Ken Loach hep yaptığı gibi hem IRA'nın iç sorunlarını hem de Downing Sokağı'nda alınan yanlış kararları eleştirmeye devam etti. Kimse de onu dinlemeden edemedi, çünkü Loach Britanya'nın fazlasıyla girift, kendine has sosyalizm tarihinin en ilginç figürlerinden biri ve o, 'seküler inançlarından' hiç vazgeçmedi.
Yayın tarihi: 1 Kasım 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/01/ct/haber,619FC62912EF45E6904C0AA592EF2024.html
Tüm hakları saklıdır.