Hayır, anlatmam mümkün değil.. Birkaç saat içinde yaşadığım bir ömre sığmayacak kadar yüklü, kocaman, unutulmaz duygu selini anlatmam mümkün değil.. O birkaç saatteki sevinci, hüznü, coşkuyu, utancı, keyfi, heyecanı, yaşam lezzetini anlatmam mümkün değil.. Dünyanın bütün dillerindeki bütün kelimeleri bir araya getirsem yetmez.. O zaman duygularım bana kalsın.. Ben size yaşanmışları anlatayım bir öykü gibi..
Her şey Derimod Ümit'in Ortaköy'de bana uğramasıyla başladı.. Ümit Zaim çeyrek asırlık dostlarımdan. Büyük düşünen, büyük hedefleri olan, büyük vizyonlu bir işadamı.. Tek hedefi var. Dünya üzerinde deri ve
Türkiye sözcüklerini bir araya getirmek.. İtalya'nın kapıp kaçtığı saygınlık ve sükseyi hiç değilse paylaşmak..
Dünyanın en iyi derilerini üreten
Türkiye'nin bunu başarmasının önce tasarım, sonra tanıtımla mümkün olduğunu biliyor..
Maddi manevi tüm birikimlerini işte bu iki "T"ye adamış..
Bana "Bir kampanyamız var. Deri tasarımlarımızı ünlülerle tanıtmak istiyoruz. Seni de düşündük" dedi..
"Memnuniyetle" dedim..
"Ama sana para vermem" dedi.
"Paranın lafını eden mi var, yahu" dedim.
"Yoo.." dedi, "İş amatör değil, profesyonel.. Para ödeyeceğim.. Hem de iyi para ödeyeceğim, ama sana değil.."
Aptal aptal baktığımı hatırlıyorum. Reklamda ben yer alacağım, iyi parayı başkası alacak.. Ne iş?..
"Bir okul seçeceksin" dedi Ümit.. "Senin alacağın para ile o okulun eksikleri giderilecek.." "Harikasın Ümit" dedim.. "Harikasın.."
Sonra okulu seçtim.. Mezun olduğum Kilis Kemaliye ilkokulu.. Bir süre sonra Ümit aradı gene..
"Kemaliye ilkokulun yeni restorasyon geçirmiş. Pırıl pırıl. İhtiyaçları yok. Başka okul seç.."
"O zaman siz seçin" dedim.. "Benim Kilis'imde muhtaç bir okul mutlak vardır.." Bir daha ses çıkmadı uzun süre..
Sonra bir gün..
Yasemin dedi ki..
"Hani bir okul hikâyesi vardı ya.."
"Eeee.. Derimod Toçev'le iş birliği yapmış. Kilis'in Hacılar köyünde bir ilkokulu nerdeyse yeniden yapmışlar.. Adını da Hıncal Uluç İlköğretim Okulu koymuşlar.. Şimdi açılış yapacaklar, sizin de orda olmanızı istiyorlar.. Sizce uygun tarih hangisiyse.."
Yani olacak şey mi?..
Taş atıp kolumu bile yormadım ki ben.. Bir dünya güzelliği Beykoz ayakkabı fabrikası kalıntılarına gittim bir tatil sabahı.. Orada size ballandıra ballandıra anlattığım unutulmaz bir çocukluk nostaljisi yaşadım.. Birkaç poz da resim çektirdim. Hepsi bu..
Karşılığında "Hıncal Uluç İlköğretim Okulu!.." Bir resme ölümsüzlük..Ben bunu hak ettim mi ki?.. Olan olmuş bir kere.. Gideceğiz artık, çare yok..
Gittik.. Ama nasıl gittik?..
Ne güzel dostlarım var benim.. Ne güzel dostlarım var.. Bu güzel günde beni yalnız bırakmak istemeyen, benimle yollara düşen güzel insanlar..
Nebil.. Sunay.. Ahmet Utlu.. Yahu bizim gazetenin Antalya şefi sevgili şair dost Ünal Ersözlü bile orda..
Antep'e indik ki, bir Mercedes bekliyor beni orda.. Celal Doğan dost haber almış.. Antep'e Doğan'ın haberi olmadan gitmek mümkün mü?. O müthiş belediye başkanı İstanbul'da yaşıyor ama Antep hâlâ ondan sorulur.
Bu Mercedes seyahat boyunca emrime (Breh.. Breh..) tahsis edilmiş.. Şoförü ve mihmandarıyla..
Şöyle bir etrafıma baktım.. "Bu dünyada benden büyük var mı" diyerek..
Ne kadar büyük olduğunuzu anlamak istiyorsanız, dostlarınıza bakın.. Onların verdiği sıcaklığa.. Gurura.. Güvene.. O geceyi Antep'te geçirdik, geç olmuştu.. Kilis yollarına ertesi gün erkenden düşmek üzere..
Orası da yarın artık.. Bu öykü bir günde biter mi?..
Bugünkü Tüm Yazıları
Orda bir köy var, uzakta..
Yayın tarihi: 24 Ekim 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/24//haber,FF3C49E9F9E04F7188531092771913D4.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.