kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
24 Ekim 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

Tarafsız Bölge ve Kulis notları

Salı akşamı Ahmet Hakan'ın yönettiği "Tarafsız Bölge" de idim. Hakan, Ergenekon konusundaki tartışmaları programın sonunda çok güzel özetledi: "Bu dava, bir yandan bölücülük, bir yandan irtica ayağı üzerinde yükselen 'vesayet rejimini' önemli ölçüde sekteye uğratacak. Ama, davayı siyasallaştırmamak ve iktidara muhalefet edenlerden rövanş almak düşüncesiyle kullanmamak gerekir. Çünkü, bu durumda halk desteğini kaybeder."
Tarafsız Bölge'nin bir de kulis tarafı var. Yani, seyircilerin izleyemediği bölüm. Meselâ, program bitince, konukları uğurlayan Ahmet Hakan, herkese bir kutu dolusu kurşun kalem hediye ediyor. Program öncesinde de, misafirlere, yemek ve içki ikram ediliyor. Aramızda sadece siyaset değil, başka konular da konuşuyoruz. Zaman zaman, dedikodu yazarlarına malzeme çıkabilir bu sohbetlerden.
Bir örnek vermek gerekirse : Saat beşten sonra gelişen siyasi olayların, sayfayı değiştirmek, yeniden yazı yazmak gibi bir sürü ek külfet getirdiğinden yakınıyorduk ki, Ahmet Hakan bir şirinlik yaptı: "Nazlı Hanım en iyisi siyaset değil, aşk yazmak" dedi.
Birden, yaşı geçkin, hatta evli bazı erkek meslektaşlarımızın arada sırada
bu gibi konulara temas ettiğini hatırladım. Ve Ahmet Hakan'a, sordum: "Sizin yaşınız uygun ama, aşk yazmıyorsunuz?"
Hakan cevap verdi:
"Aşk yazmıyorum ama yaşıyorum."
Hakan'ı 10 yıldır tanırım. Laik sosyete ve asker tarafından akredite olmadığı yıllardan bilirim. Eskiden, yaşadıklarının mahremiyetine lüzumundan fazla titizlik gösterirdi. "Mahalle baskısından" kurtuldukça doğallaştı; rahatladı. Eski mahalle arkadaşlarının bazıları ya da yeni mahallesinin sakinleri zaman zaman Hakan'ı hedef alsalar dahi, ben ondaki bu değişimi, maziye "ihanet" ya da yeniye "özenti" değil "özgürleşme" olarak değerlendiriyorum.