kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
19 Ekim 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat

Harf devrimi yaşandı, ama hat sanatında söz sahibiyiz

20.09.2008
- Bu iki kavramın, İslam ve estetik konusunun dünyanın başka bir yerinde daha iyi tecrübe edilerek bir arada yaşandığı başka bir coğrafya var mı size göre? Örneğin ABD ve Avrupa'da?
- Hayır, ben İslam'ın estetikle en yetkin bir biçimde buluşacağı ülkenin yine Türkiye olduğunu düşünüyorum. Rahmetli Erol Akyavaş, meşhur Miraçname dizisini gerçekleştirdikten sonra tanınmış İslam felsefesi profesörü Muhammed Arkoun'la görüş alışverişinde bulunmuş. Arkoun, Miraçname'yi görünce çok keyiflenmiş, demiş ki, "Bunu yapsa yapsa bir Türk sanatkârı yapabilirdi!" Arap ülkelerinde bu olayı veya başka konuları sanat eserine dönüştürmek isteyenler, ya eski minyatürlerden çok kötü kopyalar üretiyor yahut zıpır zıpır modern resimler yapıyorlarmış. Arkoun demiş ki: "Yahu siz farkında değilsiniz, İslamiyet'teki önemli adımların çoğu Türkler tarafından atılmıştır, Bir de bizden sonra Müslüman olduğunuz için daha taze bakıyorsunuz meseleye. Zaten bu Miraçname'yi bir Arap yaptı deseler, inanmazdım!" Size bir şey söyleyeyim, 1928 yılında harf devrimi yapılmış olmasına rağmen, hat sanatında hâlâ yegâne söz sahibi ülke Türkiye'dir. Yani gelenek de bazı alanlarda inanılmaz bir yaşama iradesi gösteriyor. Hem İslam kültürünün zengin birikimine sahip, hem de moderniteyle daha erken alışverişe girmiş, daha içli dışlı bir ülke olarak sanatın her dalında yaratıcılık imkânlarına sahibiz, büyük hamleler yapabiliriz. Bir yandan geleneği saf biçimiyle devam ettirmek, bir yandan da onu dönüştürmek mümkündür. Esasen gelenek devam etmiyorsa, onun bilgisine sahip değilseniz, dönüştüremezsiniz. Erol Akyavaş gibi ressamlarınız, Turgut Cansever gibi mimarlarınız, Sezai Karakoç gibi şairleriniz varsa gelenek yaşıyor ve kendini dönüştürme imkân ve araçlarına sahip demektir.

- Peki, bu direnişi, bereketi, ya da sentezi sağlayan olguyu nasıl tarif ediyorsunuz? Bu durum, laiklik ilkesini çağrıştırmıyor da değil mesela...
- Bizdeki gibi sözde değil, asıl manasında laik ve demokratik ortamın sanat için de en uygun ortam olduğunu düşünenlerdenim. Sanat baskıların, dayatmaların bulunmadığı ortamlarda yaratıcı hamleler yapabilir. Demokrasinin bulunmadığı bazı İslam ülkelerinde iktidarı ele geçiren anlayışın kendini dikte ettiği, başka anlayışlara yaşama hakkı tanımadığı görülüyor. İslam, bir zamanlar sahip olduğu felsefderinliği ve estetik zenginliği ancak demokratik şartlarda yeniden kazanabilir. Dedim ya, asıl yaratıcılık hürriyet ortamında mümkündür.