kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
19 Ekim 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
YÜKSEL AYTUĞ

Kurtlar nasıl "gaza" geldi?

Malum, artık televizyondaki reklam kuşakları izlenmiyor. Pek çok televizyon izleyicisi için reklam kuşağı ya "ihtiyaç molası" ya da "diğer programa göz atma fırsatı" olarak değerlendiriliyor. Durum böyle olunca da diziler, reklamları "çaktırmadan" kendi içlerine alma yöntemine başvuruyorlar. Hatta senaryolar neredeyse "reklam metni gibi" yazılıyor. Bu konudaki son örneğe Kurtlar Vadisi: Pusu dizisinde rastladım. Polat'ın ilaçlarını veren hastabakıcı ortada hiç bir neden yokken, otomobiline nasıl tüp taktırdığını anlatmaya başladı: "Arabama tüp taktırdım. 80 yakıyordu, şimdi 40'a düştü. Artık hafta sonları Beykoz mu dersin, Şile mi dersin, Fethi Paşa Korusu mu dersin, alıyorum çocukları gezdiriyorum..." Ben "Eniştem beni niye öptü?" diye düşünürken, reklam arasında uyandım. Zira dizinin ana sponsoru bir "sıralı otogaz sistemleri" üreticisiydi!.. Gecenin vecizesi ise yine derin devletin taşeronu İskender Büyük'ten geldi: "Bu ülkede kahraman olmak için ya cephede mağrur olacaksın ya da cezaevinde mağdur olacaksın!.." Bu arada derin devlet, Polat'ı çözmek için ta İsrail'den uzman getiriyor da, hücresine bir güvenlik kamerası yerleştirmeyi akıl edemiyor. Ben buna olsa olsa "sığ devlet" derim!.. Perşembe gecesi Kurtlar Vadisi biter bitmez Siyaset Meydanı, Objektif ve 32. Gün'e göz attım. Dinlediklerimin yanında, Kurtlar Vadisi'nde konu edilenler ilkokullardaki okuma bayramı piyesi gibi kaldı!..