Hadi yaşlı erkek demeyelim de 'yaşını başını almış erkek' diyelim. İşte o erkek sevdi mi başka sever. Çünkü bakmayı bilir! Uzun uzun bakar size, yüzünüze, gözlerinize, bedeninize, yatışınıza, gülümsemenize... Öyle bir bakar ki ondan sonra hiçbir gözün bakışı size aynı anlaşılmışlığı, aynı güveni, aynı vazgeçilmezliği ve eşsiz olduğunuz hissini veremez. Verirmiş gibi yapar da kesmez!
BAKIŞLARIYLA ÖPER Peki, tüm bunlar nereden çıktı? 'Aşkın Peşinde' filminden. Ne film ama... David Kepesh (Ben Kingsley) 62 yaşında hocadır, evliliğe karşıdır ve günübirlik aşklar yaşamaktadır. Tabii 20 yıllık seks partnerini saymazsak. Ki filmde çok önemli bir rolü var. Derken bir gün kendinden 30 yaş küçük öğrencisi Consuela (Penelope Cruz) girer hayatına. Şimdi filmi uzun uzun yazacak değilim. Kepesh'in "Yaşlıyım ben, o nasılsa gidecek" deyişine takıldım ben. Belki de haklı, tecrübe yaratır farkı. Ama ya pişmanlık? Yaşını başını almış erkekler, aşkı bu kadar iyi yaşayabilirken; neden aşktan en çok korkan da onlardır acaba? Neden aşkı kendilerine hak görmezler ve pişmanlıklarıyla baş başa kalmayı tercih ederler dersiniz? Oysa film öyle bir sona gelip dayanıyor ki anlamamak imkansız! Aşk bir armağan, o armağan geldi mi sıkı sıkı sarılmak ve son ana kadar bırakmamak gerek. Hayat çok sürprizli çünkü. Gelelim yaşlı erkeğin sevmesi meselesine. Ah Kepesh'in Consuela'yı öpüşü yok mu... Daha doğrusu öpmeden önce uzun uzun bakışı... Genç erkeklerde bulamazsınız bunu. Onlar hemen eyleme geçmek isterler. Yaşını başını almış erkeklerse o anı doya doya yaşamayı... Derin derin bakarlar yüzünüze adeta bakışlarıyla öperler. O yüzden diyor ya genç Consuela, "Bedenimi kimse senin gibi sevmedi" diye. Bence gidin bu filme.
Yayın tarihi: 17 Ekim 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/17/gny/haber,1FC7DA186ABD4EDD86A2E8A6B21866CA.html
Tüm hakları saklıdır.