kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
17 Ekim 2008, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

İşte 'batık' ülke İzlanda

BİLGE ESER
17.10.2008
Krizin iflasın eşiğine getirdiği İzlanda'da halk şaşkın vaziyette; yarının onlara ne getireceğini bilemiyorlar. Dükkânlarda yaprak kıpırdamıyor..
İLİŞKİLİ HABERLER
İşte 'batık' ülke İzlanda
İzlanda... Türkiye'den binlerce kilometre uzaklıkta, haritada bile bulmakta zorlandığımız, sadece 350 bin kişinin yaşadığı bir buzlar ülkesi... Geçtiğimiz yıla kadar Birleşmiş Milletler'in "en gelişmiş ülke" seçtiği, ortalama insan ömrünün 81'i bulduğu, yıllık geliri 14 milyar Euro olan, işsizlik oranının yüzde 2'yi bile geçmediği İzlanda, kimileri için gerçek bir "rüya" ülkesiydi. Artık o rüya bir kâbusa dönüşüyor. Ekonomi uzmanları ne söylerse söylesin asıl gerçek halkın artık neredeyse alışverişe çıkmadığı, akşamlarını evde geçirdiği, "lüks" sayılan taksiye adım atmadığı ve yarınından endişeli olduğu... Daha bir hafta öncesine kadar rahat bir hayat süren, şoförlük yaparak "iyi kazanan" Sigga Brynja (20), "Önümü göremiyorum" diyor... "Bir demir fabrikasında şoförüm. Haftada 4-5 gün çalışıyordum. Şimdiyse her gün sabah 7'den akşam 7'ye kadar burada ter döküyorum" diyor endişeli gözlerle. Genç İzlandalı'nın en büyük derdi ise artan kirasını ve otomobil kredisini nasıl ödeyeceği.

GÖÇMEN İŞÇİLER DÖNÜYOR
Sigga'yla birlikte çalışan Polonyalı işçilerse evlerine, ülkelerine döneceklerini anlatıyor kaygılı gözlerle. İzlanda, Polonya'nın AB üyesi olmasının ardından bu ülkeden çok fazla göç almış. Yaklaşık 30 bin Polonyalı lokantalarda veya fabrikalarda çalışıyor. Ancak ailelerine "değerli kuron" göndermeyi hayal eden bu gurbetçiler, hiç hesaba katmadıkları bir krizle karşı karşı kaldı. Evli olan Christian (26), Reykjavik'e 1.5 yıl önce geldiğini, ancak kriz yüzünden iki ay sonra tamamen döneceğini anlatıyor. 22 yaşındaki Matthew ise artık evine para gönderemediğini söylüyor: "Tüm yaşam şartlarımızı kıstık. Dışarı çıkmıyoruz, evdeki interneti kestirdik. Sürekli evde oturuyoruz. Burada kalmanın bizim için artık bir anlamı kalmadı..." Demir fabrikasının hemen arkasında ülkenin ekonomisini kalkındıran balıkçılara ait gemiler, tonlarca balık ve dev bir liman var. Balık halinde çalışanlar yanlarına yaklaştığımda, "Gazeteci olduğunuzu anladık. Bizim bu ülkeyi ayakta tutan temel olduğumuzu yazın" diyor. Bu söz aslında oldukça gerçek. İzlanda'nın finans, inşaat, endüstrinin ardından en büyük gelir kaynağı yüzde 4.4 ile balıkçılık sektörü.

HALK TEPEDEKİLERİ SUÇLUYOR
Halin ilerisindeki balık lokantası sahibi Magnusson ise bu krizle ilgili en çok "tepedeki 15'' kişiyi suçluyor. Lokantasını 1.5 yıl önce çok büyük umutlarla açtığını anlatırken öfkeleniyor: "Dolar o zaman düşüktü. İnsanlar araba aldı, yazlık ev; sonra bir de kışlık ev aldı. İşlerin tersine gidebileceği aklımıza bile gelmedi. Çok sıkıntılı zamanlar geliyor." İzlanda'da bir sonraki "hasta"nın kim olacağı belli değil. Yakın gelecekte krize güvenilir çözüm bulunmazsa, geleceğe güvensizlik nedeniyle psikolojik sorunlar yaşanacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bu da "rüyaların buzlu ülkesi" İzlanda'nın gözdelik sıralamasında alt sıralara düşmesi anlamına geliyor...

GENÇLER ŞAŞKIN

Barın önünde sigara içen İzlandalı genç kız fotoğrafçılık okuyor. Artık alışveriş yapmıyorlar. Onun gibi yolda rastladığımız liseliler artık evden çıkmadığını ve oturup film izlediğini anlatıyor. Paraları kuronu gösterip "Artık çok değersiz" diyorlar.

PARA ÇEKEN YOK...
El konulan bankalar Landsbanki, Kaupthing ve Glitnir, yaklaşık 10 yıl önce yasaların "hafifleştirilmesinin" ardından yurtdışından büyük borçlar alarak başka alanlara kaydı. Glitnir'in önünde dakikalarca bekledim, kimse yoktu.

"BANKANIZ ÖNEMSEMİYOR"

Satıcının adı Maria... Elinde tuttuğu tişörtün üstündeki slogan ekonomik krizi çok güzel özetliyor: "Bankanız artık sizi önemsemiyor." Maria, bu tişörtten 100 adet ısmarladıklarını ve yüzde 90'ını iki haftada sattıklarını söylüyor.

ÇAMAŞIR BİLE SATILMIYOR
Uzmanlar ne söylerse söylesin asıl gerçek halkın artık neredeyse alışverişe çıkmadığı, akşamlarını evde geçirdiği, "lüks" sayılan taksiye adım atmadığı ve yarınından endişeli olduğu... İç çamaşırı satan mağazalarda bile yaprak kıpırdamıyor.
Haberin fotoğrafları