kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
17 Ekim 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Jonglörlük, Türkiye’de son birkaç yıldır gelişmekte olan bir sanat dalı; artık gençlerin ilgi gösterdiği atölye çalışmaları da yapılıyor. Eğitmen Vincent Berhault (kafasının üzerinde küçük küre olan), bu eğitim için 10 günlüğüne Fransa’dan gelmiş.

Tek ihtiyaçları üç tane top

ECE KOÇAL
10.09.2008
Sirk ve sokak sanatlarına kendini adayanların sayısı, son yıllarda Türkiye'de de artıyor. Santralistanbul'daki jonglörlük atölye çalışması, bu ilginin bir kanıtı..
Üç tane mandalinayı eline alıp, havada döndürmeyi deneyenlerden misiniz? Hatta bunun üzerine biraz da çalışıp çevresindekilere hava atmaya çalışanlardan mı? Öyleyse, içinizdeki jonglörü serbest bırakmak için geç kalmış sayılmazsınız. Tabii, "Ne o; hokkabaz mı, yoksa soytarı mı olacaksın!" diyenlere kulak asacaksanız, boşverin. Çünkü en sık duyacağınız cümleler bunlar olacak. Bunları takmayan bir grup genç, 10 günlük bir atölye çalışmasıyla jonglörlük yeteneklerini geliştiriyor. Santralistanbul ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Programı'nın Fransız Kültür Merkezi işbirliği ile düzenlediği Çağdaş Sirk ve Sokak Sanatları projesi kapsamında düzenlenen, 'ileri jonglörlük' atölye çalışmasına katıldık. Yaklaşık 10 kişi vardı. Eğitmen ise jonglörlük, dans ve tiyatro alanlarında uzmanlaşmış Fransız sanatçı Vincent Berhault. 20 yıldır Türkiye'ye gelip giden Berhault'un Türkçesi de hiç fena değil. Ama dersler İngilizce yapılıyor. Türkiye'de son yıllarda bu alana olan ilginin arttığını anlatıyor Berhault : "Türkiye'de 200-250 kadar jonglör vardır. Fransa'da jonglörlük tabii ki çok daha gelişmiş. Çünkü Fransa farklı bir tarihe sahip. Klasik ve çağdaş jonglörlük var."

İŞLETME ÖĞRENCİSİ BİR JONGLÖR
Atölyeye katılan gençlerden her birinin farklı bir hikâyesi var. Örneğin İdil Kuşoğlu (20) Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü'nde okuyor. "Buraya genelde tiyatrocular geliyor. Ben sadece merak ettiğim için geldim. Palyaçoluk atölyesine de gelmiştim ama jonglörlük benim için ilk. Farklı şeyler yapmayı seviyorum. Dans ediyorum, burada öğrendiklerimin dansıma etkisinin olacağına inanıyorum. Çünkü vücudunuzu daha iyi kullanmayı öğreniyorsunuz." Ebru Keskin (25) ise İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda Pantomim okuyor. Bir süredir sirk ve sokak sanatlarıyla ilgileniyor. "Türkiye'de bir çadır yok, sirk üzerine bir çalışma alanı yok. Evde çalışmak da zor. Çünkü yüksek tavanlı alanlar gerekiyor. Kışın da dışarıda çalışamıyorsunuz." Peki ama onları bu işe bağlayan neydi? Ebru Keskin, "Kendimi çok özgür hissediyorum. Çünkü sadece kendime ait bir gösteri yapıyorum. Topum var, başka hiçbir şeye ihtiyacım yok. Toplarımın olduğu her yer benim sahnem. Türkiye'de sirk, bir animasyon aracı olarak kullanılıyor. Ama biz sanat yapıyoruz" diyor. Noyan Ayturan (21) ise Anatolia Sokak Oyuncuları topluluğunda sokak tiyatrosu ve pantomim yapıyor. Küçük yaşlardan beri hayali olduğu için Kocaeli Üniversitesi Fizik Bölümü'ne girmiş. Sonradan anlamış ki, onun asıl ait olduğu yer sokak tiyatrosu. Bu arada fizik okumayı bırakmamış. Ama yarı zamanlı olarak İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda pantomim okuyor. Jonglörlüğe nasıl merak sardığını şöyle anlatıyor: "Jonglörlükle lisedeyken Çağdaş Bale Topluluğu'nun bir gösterisinde tanıştım. Bir dansçı, sahnede üç top çeviriyordu. Eve koşa koşa gittim. Çorapları katlayıp, denemeye başladım." O bu işe başladıktan sonra arkadaşları da arkadasından gelmiş. "Zaten sizi üç top çevirirken görüp, bir kere çevireyim mi demeyen yoktur," diyor.
Haberin fotoğrafları