Ayrılık da sevdaya dahil
Ben o şiirin aslında çok tanınan dizelerini değil de üzerinde pek durulmadan okunup geçilen dizelerini severim.
O dizelerdeki imgeleri...
Ayışığına batmış karabiber ağaçlarını...
Gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusunu mesela...
Gecenin üzerine serpilen gümüş tozunu...
Kederin insanın içine bir yılan gibi sokuluşunu...
Şairin birdenbire "özgürlüğümüz yoksa, yalnızlığımız mıdır" diye soruşunu...
Ama bir dakika!
Hangi şiir, diyeceksiniz şimdi, söyleyeyim: Attila İlhan'ın "Ayrılık Sevdaya Dahil"i...
Dün Yaşamdan Dakikalar çekimindeydik. (Önümüzdeki Pazar sabahı Atv'de ekrana gelecek bölümün çekimi.)
Vedat Sakman program konuğumuzdu.
Haydi senin bir şarkınla açalım programı dedik ve o Attila İlhan'ın şiirinden kalkarak yaptığı şahane besteyi çalıp söyledi.
Takıldım kaldım bu kez sözlere...
"Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
Hiçbir anı tek başına yaşayamazlar
Her an ötekisiyle birlikte
Her şey onunla ilgili"
Yaşayan için pek tanıdıktır bu duygu ama gel de bilmeyene anlat!
Fakat flörtlerde, kendini aşka benzetmeye çalışıp duran ilişkilerde, "seviyeli beraberlikler"de tam ayrılırken söylenen "seni hep seveceğim" teraneleriyle karıştırmamalı!
Çünkü kabul etmeliyiz ki, o laflar bazen ayrılık sırasında çıkacak zorlukları hafifletecek taktik hamlelerdir!
Bazen de saldırganlık ve gideni duygusal bir hapishaneye "hapsetmek" için kullanılırlar.
Oysa ayrılığı sevdaya dahil edenler çoğu zaman o lafı söyleyecek mecali bulamazlar kendilerinde.
Şimdi işin özüne dönelim.
Neden böyledir?
Flörtten, beraberlikten, evlilikten, cinsel dostluktan falan değil, basbayağı aşktan söz ediyorsak eğer, bilmeliyiz: Aşk ilişkisi başka, aşk başka şeydir.
Aşkın sırrı budur.
Ve kendi sırrını bazen kendine bile itiraf etmek istemez aşk!
Aşk ilişkisi bitse bile aşk sürer kimi zaman!
O yüzden işte ayrılık, hatta özellikle ayrılık aşka dahildir!
O yüzden insanın içinde "kıpkırmızı bir yanardağ ağzı tebessümüne devam eder!"
Daha da yakıcısı şu ki...
Birlikteyken
kayıtsızlığın derin sularında boğulup gidebilecek bir aşk, taraflar ayrıldıkları için kendi külünden yeniden doğar...
Hatta kimi ilişkilerde aşk sonradan gelir!
Ayrılıktan sonra...
Kaybın bilinciyle...
Bazılarında gözlemliyorum da mesela...
Aşk gökten zembille inen armağan değil,
evden çıktıktan sonra başa düşen saksı gibi... Tamam!
Duralım burada! Keselim!
Onu öyle demeyecektik zira, bir şarkıdan kalkıp buralara kadar gelmeyecektik!
Her kapıdan aşka çıkmayacak; artık o duyguyu gazete sütunlarında perişan etmeyecektik sözde!
Ama mümkün mü? Değil.
Hiç değil!
Yayın tarihi: 10 Ekim 2008, Cuma
Web adresi: http://www.sabah.com.tr/2008/10/10//babaoglu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.