Bugün sizleri çiçeği burnunda bir yazarla tanıştıracağım. Öykülerinden oluşan ilk kitabı 'İçimdeki Kalabalık' birkaç gün önce Turkuvaz Yayınları'ndan çıktı. Onun kadar ben de heyecanlıyım, yazın dünyası yeni bir kalem kazanıyor çünkü. Yazarımızın ismi Gamze Güller, kendisi Ankaralı ve bir mimar. Öykülerini bir bina inşa eder gibi incelikle inşa etmeye çalışmış. Temiz bir Türkçe'si var. Herkesin içinde bulunan, yabancı kalmayacağı duyguları anlatıyor. Herkesin zihninde kurduğu ama dile getiremediği cümleleri yazıyor. Bunu yaparken de tamamen samimi davranıyor ve okuru tamamen özgür bırakıyor. Sıkmıyor. Parçalamıyor. Hoyrat davranmıyor. İnsansı durumları ele alıyor ve karikatürize ediyor. Örneğin bir ev kadının evini temizlerken aslında içindeki sıkıntılardan kurtulmaya çalışmasını... Örneğin kendinden ve sürdürdüğü hayattan sıkılan birinin bir başkası olma hayaline kendini kaptırmasını... Örneğin eski bir sevgiliyle yıllar sonra bir araya gelen kişinin aklına düşenleri...
Hemen her yazarın ilk kitabında örneklerinin olduğu minik eksiklikler bu kitapta da görülüyor ama ben yazmaya cesaret edip de, yayımlatma cesareti olmayanlara Gamze Güller'i örnek gösteriyor, "Ha gayret!" diyorum. Ve sözü yazarımıza bırakıyorum.
* 17 yıldır mimar olarak çalışıyorum. Kendimi bildim bileli yazmaktan hiç vazgeçmedim. Çocukluğumdan beri birşeyler yazıyorum, yazarak kendimi daha iyi ifade edebildiğimi düşündüm hep. Bir gün yazdıklarımı yayımlatabilmek çocukluk hayalimdi. Ama yakın zamana kadar bir hayal olarak kalacağını sanıyordum.
* Hep yazdıysam da yazdıklarımı paylaşmak veya belli bir format altında toplamak için cesaretimi toplamam güç oldu. Um:ag (Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı) bünyesinde 'Yazma' ve 'Uygulamalı Öykü' seminerlerine katılana dek yazdıklarımı ciddi anlamda değerlendirmek için nasıl bir yol izleyeceğimi bilemiyordum. Bu seminerlerle yeniden öykü yazmaya ve daha önce yazdıklarımı toparlamaya başladım. Kitabı oluşturan öykülerin dosyasını hazırlamam iki yıldan fazla zamanımı aldı.
* Yazmak benim için bir algılama şekli, yaşam biçimi, bakışaçısı... Çocukluğumdan beri birşeyler karaladığım, dertleştiğim defterlerim oldu. Yazarken kafamı toplayıp birşeyleri netleştirebiliyorum kendi içimde. Kendi hakkında düşündüklerimi de dış dünya için hissettiklerimi de anlamlandırabiliyorum yazarken. Bazen aklıma gelen bir şeyi yazmadan bir türlü rahat edemiyorum. Bir çeşit susuzluk gibi aslında, dindirebilmenin tek yolu yazmak.
* Beni okuyanların aklında yeni bazı kapılar açılabilmesi tek umudum. Ben yazarken pek çok kapı aralıyorum. Bunlardan bazılarını okuyanlara da gösterebilirsem ve okurken benim yaşadığıma benzer heyecanlar duymalarını, gülümsemelerini ya da öykü kahramanıyla birlikte hüzünlenmelerini sağlayabilirsem bu büyük bir başarı olur. Ama eğer dille bir atmosfer yaratabilir ve okuyanları da içine çekebilirsem o zaman gerçekten yazıyor olurum.
* Planlı programlı yazmadığım için öykü yazarken belli bir hedefe ilerlemiyorum. Başlarken genellikle bir cümle ya da bir imge oluyor aklımda. Yazdıkça onu anlatmanın türlü yolları açılıyor önümde. Bir anı ya da etkiyi anlatmak istiyorum. Ve öykü ilerlerken neler olacağını ben de merak ediyorum. Yazdıkça öykü beni yönlendiriyor. Nereye gideceğimi iyi kötü kestirsem de, bazen sürprizlerle karşılaşabiliyorum. Yazarken sonunda ne olacağını bilmediğim için heyecanlanıyorum.
* Yazmaya devam etmek ve gün geçtikçe ilerleyebilmek istiyorum. Bu benim hep yapmak istediğim şeydi. Şimdi bir adım attım yalnızca, önemli olan bundan sonra yazmanın hayatımda daha büyük bir yeri olması ve daha iyi şeyler yapabilmek.
Bugünkü Tüm Yazıları
Yazın dünyasına yeni bir kalem katıldı
Yayın tarihi: 29 Eylül 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/29/gny/haber,326A33A8EE484C2390B64B1CA6B6211F.html
Tüm hakları saklıdır.