Nuri Bilge Ceylan'ın dediği gibi 'benim yalnız ve güzel ülkem'in insanlarının kafası bu aralar pek karışık! Hayır hayır
Orhan Pamuk'un apolitik ve Türkçesiz ve ağır ağır yürüdüğü aşk yoluna kafa yordukları için değil elbette...
(Aslında keşke sadece onun için olsaydı ya neyse...) Yahut CERN'deki protonların çarpışmasını algılamaya çalıştıkları ve 'kara delik oluşacak mı?' diye endişelere kapıldıkları için de değil! Yahut da 'kayıkçı kavgası' diye ibraz edilen menfur olayın nasıl sonuçlanacağını düşünüp kumkumlandıkları için hiç değil! 'Yalnız ve güzel ülkemin' insanlarının kafası çok karışık çünkü şu Deniz-Hüsnü-Nazire üçgeninin iç açıları toplamını bir türlü hesaplayamıyor; 'bir kadın nasıl sevilir, bir erkek nasıl sevilir?' hadisesi yani. Bugün bu toplamı huzurunuzda yapacağız... Hem de 'Ben ilişkilerin bilirkişisiyim' diyen İlhan Uçkan sayesinde... Artemis Yayınları'ndan çıkan 'Kadın Tamir Servisi' isimli yeni kitabında İlhan Uçkan diyor ki:
* Evli bir erkekle, bile isteye ilişkiye girdiyseniz vah size! Hiç yoktan belli bir süre koyun ve bu sürede boşandı boşandı, yoksa yolunuza devam edin. Sakın ha bir de hatanızı katlayıp adamın eşiyle diyaloğa girmeyin. Eşi sizin değil, erkeğin sorunu.
* Sevgiliyseniz sevgili olun, iş yapmak istiyorsanız iş yapın. Ama ikisini aynı kişiyle yapmayın.
* Karşınızdaki erkeğin söylediği yoldan gitmenin daha doğru olacağını düşündüğünüz anda, hem onunla aynı hataları yaparken 'muhalefet' tarafınızı yok eder, hem de 'ayna' görevini üstlenmiş bir halde ve üstelik kolayca içinden çıkamayacağınız sinik bir ruh hali içinde bulursunuz kendinizi...
Öte yandan... Erkek-kadın sevgisini kenara bırakın, 'Bir ülke nasıl sevilir?' diye soruyor Şebnem İşigüzel de Doğan Kitap'tan çıkan yeni romanında... Nuri Bilge Ceylan'ın ifade ettiği gibi olabilir mi? İşigüzel demokratik olmayan bir ülkenin romanını, ülkenin bütün kirli çamaşırlarının saçıldığı bir romanı yazmış. Adı da 'Resmigeçit'... Dibine kadar politik olan bu romana yeni başladım ve 500 küsur sayfalık 'pamuk' gibi olan romandan sonra zihnimi kaplayan bir okuma eylemine girdim. Fötr şapka takmak en belirgin özelliği olan ve masasında; mermerden, şaha kalkmış beyaz bir at heykelinin durduğu siyasetçi Ali Çoban var bu romanda. Eşinin adı da Nazlı Hanım. Sonra Ali Çoban'ın rakibi Cevdet Kara var. Eşi Reyhan Hanım'la hep yan yana, şair adam Kara, sol eğilimli partinin de lideri. Sonra Süleyman Tel var ki, o da sürekli iktidara sahip olmak için şeriat gerektiğini düşünen Batı düşmanı siyasetçi. Rasim Paşa'yı da es geçmemek gerekli yani darbe yapacak olan generali... Hele romanda geçen şu sözleri pek bir hoş: "Bu kargalarla kumrular birbirlerinin gözünü oymadan yaşayabiliyorlar mı aynı çatıda? Bizimkiler paylaşamadılar da bir memleketi."
Ve diyeceklerime bugünlük burada son verirken, Can Yücel'in şu çok sevdiğim dizeleriyle baş başa bırakıyorum sizleri...
Kovalamayın beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha
Başparmağıma şiir okayacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken
(Büyük Can Dedi Ki:/Ben ve Bizimkiler/s.34/Doğan Kitap)
Bugünkü Tüm Yazıları
Demokratik olmayan bir ülkenin romanı!
Yayın tarihi: 15 Eylül 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/15/gny/haber,69F82903CE2740BE9860AB54CADA2312.html
Tüm hakları saklıdır.