Ünlü isimler ve şimdiki anlamları...
Mutlaka başınıza gelmiştir; hiç tanımadığınız insanların içine girdiğinizde, hele de üçten fazla kişiyle arka arkaya tanıştığınızda, bütün isimleri aklınızda tutmayı başarmak zordur. Derler ki; her ismi içinden üç kez tekrarlarsan, aklında kalır. Yalan! Dün başıma geldi. Bir nikaha katıldım. İki ismi neyse ki biliyordum; Gökçen ve Gökhan (ikinizi de sevgiler...) Tarkan zaten en iyi bildiğim isimdi. Sonrası şöyle sıralandı: Nermin, Ahmet, İbrahim, Zeliha, Diler, Orhan, Menent, Ulaş, Ilgın, Tuğrul, Alev, Burcu, Nedim, Gülfem, Mert, Cengiz, Canan... Bir de Topak vardı tabii (ay o pek sevimliydi)... Peki tüm bu isimleri aklımda nasıl tuttum? Sıkı durun, işin sırrını veriyorum size! Her ismi duyduğumda önce anlamını düşündüm, sonra da aynı isimde bir ünlüyü. Bazılarında işim kolaydı, zor olanlar da kendiliğinden akla yazıldı. Nikah bittikten sonra eve geldiğimde cuma günü masama sırnaşan kitap gözüme ilişti; Recep S. Tatar'ın kaleme aldığı 'Bu Toprağın Çocuk İsimleri Sözlüğü'... Su Yayınları'ndan çıktı. Girişinde zengin bir kültüre sahip olduğumuzu ama çocuklara hep 'iliştirilmiş' isimlerin verildiğinden yakınan Tatar, yeni nesle bir hizmet sunmak istemiş ve bu sözlüğü oluşturmuş. İçinde Türkçe'nin yanı sıra Ermenice, Kürtçe, Bulgarca, Boşnakça, Çerkezce ve birçok dilde isimler yer alıyor. Önce bizimkilerin isimlerinden başladım bakınmaya... Sonra iş sarpa sardı. 'A' harfine dönüp Ajda'yı görünce biraz yaramazlık yapmak istedim. Şimdi o yaramazlığa sizi de alet edeceğim, gönlünüz mahkum!
AJDA (Pekkan)
Sözlükteki anlamı: Filiz, sürgün. Çentik çentik olan şey.
Günümüzdeki anlamı: Bir türlü yaşlanmayan, zamanında yüzünün gerginliğine takmışken şimdi de gereksiz şekilde bacaklarını konuştuğumuz süperstar.
ORHAN (Pamuk)
Sözlükteki anlamı: Kenet (iki sert cismi birbirine bağlamaya yarayan metal parça) yöneticisi.
Günümüzdeki anlamı: Nobel'den önce "Okuyamıyorum" diyenlerin, Nobel'den sonra "Külliyatını bilirim, yeni romanı 'Masumiyet Müzesi'ni sabırsızlıkla bekliyorum" dediği yazar.
İBRAHİM (Tatlıses)
Sözlükteki anlamı: İnananların babası, hakların babası.
Günümüzdeki anlamı: Çiğ köftenin ustası, otel odasında mangal keyfinin duayeni,
milli takım dışındakilerin imparatoru, vs.
BERGÜZAR (Korel)
Sözlükteki anlamı: Anılmak için verilen armağan, yadigar.
Günümüzdeki anlamı: 'Kıskanıyorlar' diye sörf yapmayı öğrenemeyen oyuncu kişi.
HELİN (Avşar)
Sözlükteki anlamı: Kuş yuvası.
Günümüzdeki anlamı: Hülya'nın kardeşi, küçük Avşar.
TUNA (Kiremitçi)
Sözlükteki anlamı: Görkemli, gösterişli.
Günümüzdeki anlamı: Tabii ki gamzeli yazar!
ELVAN (Abeylegesse)
Sözlükteki anlamı: Renkler, rengarenk.
Günümüzdeki anlamı: Etiyopya'da doğan, olimpiyatlara giden sporcularımızın yüzakı.
SEZEN (Aksu)
Sözlükteki anlamı: Kesin bir bulgu olmaksızın, olacak bir şeyi önceden hisseden. Günümüzdeki anlamı: Cano'suna ağladığımız minik serçe.
CEM (Yılmaz)
Sözlükteki anlamı: Hükümdar, şah.
Günümüzdeki anlamı: Ayak-üstü konuşup, 'dünyaları' kazanan adam...
Yayın tarihi: 25 Ağustos 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/25/gny/haber,227A5E298125476C9F3D61FC7832677F.html
Tüm hakları saklıdır.