Hafif Müzik tesislerini bu hafta Barselona'ya kurduk. Tesis derken bir adet bilgisayar ve kahve. La Rambla civarındaki en 'turistik olmayan' kafede, ikide bir Türkiye'yi arayıp borusu patlayan kombinin sağlık ve esenlik durumu hakkında son gelişmeleri alarak meraklı bakışları üzerime çekiyorum. Yani bu kafeyi de turistik hale getirmeyi başardım. Yanımda oturan ablanın adı Rocio. Kendisi emlak işindeymiş. Sürekli krizden bahsedip durdu. Ekonomi fenaymış, İspanya'nın geleceği çok kötüymüş. Yakın zamanda herkes işsiz kalacakmış. Off amma da sıktı bu abla ya... Türk basınında çalışsa asla işsiz kalmayacağını, kendisinde 'doğal kriz kafası' olduğunu anlattım. Bana "Daire ister misin?" dedi. Bir anlık gazla "İsterim, kombi var mı, kaç oda?" diye damardan girdim. "Kaç paraya kadar çıkabilirsin?" dedi. İşte gerçek bir emlakçı sorusu. Gözleri kısıp uzun uzun hesap kitap yaparken yakaladım kendimi. "Hadi Rocio benim işim var," dedim. Ne Barselona'sı, ne evi şimdi sabah sabah... Red Bull Music Academy adı altındaki etkinliği yıllardır duyardım ama tam olarak ne olduğunu anlamazdım. Denk geldi, konuyu yakından incelemeye karar verdim. Bu yıl 10.'su yapılan akademi, elektronik müzik alanında bir nevi gezici üniversite. Her yıl bir şehir seçiliyor, orada kamp kuruluyor, dünyanın her tarafından başvurular sonucu seçilen DJ ve sanatçılar davet ediliyor. İştirakçiler burada seçkin prodüktörler, sound teknisyenleri, performansçıların verdiği 'başka yerde yok' tarzı derslere katılıyorlar. Sonra gece olunca hünerlerini sergiliyorlar. 'Tamamen' derslerden dolayı her gece dev parti ortamı yani. Burada çalışmaktan helak oldu gariplerim: Sabahlara kadar ders.
YEŞİLLİKLER İÇİNDE MÜSTAKİL GİRİŞLİ... Akademinin en kıyak yanlarından biri, her gittiği şehirde kafasına göre şık bir mekân bulması ve buraya yerleşip mekâna süper bi' dizayn yapması. Yani yıkık mekâna geliniyor, içeri ustalarla dalınıyor, 'komple boya badana yapılmış/yerler parke, odalar duvardan duvara halı/üç artı bir lebiderya/şirin bir daire/yeşillikler içinde/müstakil girişli' bir şekilde teslim ediliyor... Bu arada şu an İstanbul'dan gelen bir haberle yayınımızı kesiyoruz. Kombi alttan üstten şarıl şarıl... Acilen tesisatçı lazımmış. Kimbilir kaç para sıkıştı... Bu haberimizin ardından tekrar Barselona'dayız. Mehmet?.. Teşekkürler İstanbul. Bu yıl Barselonalı mimar Frank Dominguez, şehrin hafif dışında Sant Andreu'daki kullanılmayan bir iplik fabrikasını önermiş. Adı Fabra i Coats. Santralistanbul gibi bir mekân. Onun daha çok binalısı. Belediyeden izin alıp haziranda girmişler binaya. Ağustos sonunda yıkık bina şık bir şekilde endüstriyel hissiyatı bozulmadan yeniden düzenlenmiş. Bir düzine kayıt ve prova stüdyosu, bir radyo kanalı, bir basın merkezi, bir adet kocaman ders salonu ve ortak muhabbet alanları, kafe vs. her şey var. Ayrıca pek çok sanatçı minik bir bienal tarzında etrafı muhtelif eserlerle donatmış. Ortam daha da şık bir hal almış. Almanı, İngilizi, Rusu, İspanyolu, İranlısı kardeş kardeş takılıyor, süper bir ortam. İki de Türk katılımcı var davet edilen. Türkiye'den Yeşim Unan, Avusturya'yı temsilen ise Hüseyin Evirgen. Çok çalıştı, çok yoruldu çocuklar. Akademinin devam ettiği şu saatlerde Reactable denen elektro akustik alette değişik hareketler yapmaya gidiyorum değerli okurlar. Björk'ün İstanbul konserinde de kullandığı bu aletin üzerinde elinizi oynatıp acayip ses ve ışık şekilleri yapıyorsunuz. Yani tabii benim amacım bu. Eminim daha bilimsel bir açıklaması vardır.
Yayın tarihi: 28 Eylül 2008, Pazar Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/28/pz/haber,7ADC59FC9CA94C619796FC5B00C46689.html Tüm hakları saklıdır.