kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Eylül 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Pelin Esmer’in yönettiği Oyun belgeseli festival festival dolaşmanın yanı sıra ticari gösterime çıkma başarısını da gösterdi.

Teknoloji hızlandıkça, belgeselin sesi yükseldi

OLKAN ÖZYURT
27.09.2008
Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de belgesel sinema kendini yeniliyor. Dijital devrim 'derdi olan' herkese imkân tanıyor. Hal böyle olunca, Türk belgeselcileri daha önce pek el atılmayan konuları cesurca işliyor..
Geçen yıl, Altın Portakal'da Ulusal Belgesel Film Yarışması'nda jüri, birinciliğe değer film bulamadığını açıklayınca, belgeselleri izlemiş olan bir Fransız sinema yazarı "Skandal," diye duruma itiraz etti. Gerçekten skandaldı. Fakat söz konusu belgesel film olunca üzerinde fazla durulmadı. Oysa bu, belgesel sinemadaki değişim ve dönüşümün hazin bir göstergesiydi. Çünkü filmler alışılagelmiş belgesel anlayışına uygun düşmüyordu. Jüri şaşırmıştı! Karşılarında belgesel sinemaya oldukça farklı bakan bir kuşağın filmleri vardı. Ama jüri, Türk belgesel sinemasının kabuk değiştirdiğini kabul edememişti.
Oysa 2000'lerin başlarından beri eskinin o TRT'ci, didaktik, dış sesli filmleri, bir ilginç mesleğin peşine takılıp güzel görüntü yakalamaya çalışarak seyirciyi tavlayan ya da kaybolan kültürel değerlerimizi anlatma çabasındaki klişe belgesellere rastlanmıyor. Hem içerik hem de sinematografik olarak yeni yaklaşımlar söz konusu. Mesela Pelin Esmer'in Oyun'u dünyayı dolaşabiliyor, vizyona çıkabiliyor.
Elbette kurmaca dünyada olduğu gibi belgeselde de dijital devrim çok önemli avantajlar sağladı. Ucuzlayan ve ufalan kameralar, laptoplarda bile yapılabilen kurgular, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de insanların belgesel film çekme iştahını kabarttı. Fakat bu kabuk değişimini sadece teknik gelişmelere bağlamak da doğru değil. Belgesel sinemayla uğraşan yönetmenlerin dünya sinemasıyla eskiye oranla çok daha fazla haşır neşir olması, kiminin yurtdışında eğitim alması, belgesel filmle de bir hikâye anlatılabilineceği inancının yaygınlaşması ve Kültür Bakanlığı'nın belgesel filmcileri karşılıksız desteklemesi belgesele olan ilgiyi artırdı.

KADINLAR KAMERA ARKASINDA
Anladığımız, belgesel sinemada hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Mesela artık kadın yönetmenlerimiz daha fazla ve kadın sorunlarını oldukça net bir şekilde dillendiriyorlar. Çevre, bir başka önemli tema. Demokrasi kültürü, eğitim sisteminin çarpıklığı, gençlerin durumları, kentleşmenin getirdiği sorunlar, silah kullanımının yaygınlaşması gibi can yakıcı ve kimi kronik meselere el atmaktan hiç çekinmiyor onlar.
Filmlerin çekilmesi bir yana geçen yıllara göre yıl içerisinde belgesel gösterimlerinin sayısı da artıyor. Belgesel Sinemacılar Birliği'nin dışında filmist, docistanbul, ASK gibi yeni oluşumlar kuruluyor.
Biz de bu yenilikçi ve yaratıcı belgesellecilere, belgesel dünyasındaki değişimi ve dönüşümü sorduk. Herkes her şeyin farkında ve oldukça umutlu.
Açıkçası onların umutlu bakışı bizi de heyecanlandırmadı değil.
Haberin fotoğrafları