Başbakan
Erdoğan, en azından İstanbul Belediye Başkanlığı döneminden bu yana, medyadan ağzı yanmış bir siyasetçi. Medyada yer alan,
yalan ya da
yönlendirici haberlere, uydurma bağlantılara kızıyor.
Son olarak çağrıda bulundu: "
Doğan Grubu'na ait gazeteleri evinize sokmayın! " Halkın, seçmenlerinin, parti teşkilatının bu çağrıya kulak verip vermeyeceğini göreceğiz.
Ben olaya başka bir açıdan bakmak istiyorum. Önce bir gözlem:
Türkiye'de görev yapan ve
Türkçeyi gayet iyi bilen bir yabancı medya temsilcisi özetle şöyle demişti:
"
Türk gazetelerinde her türlü haber yer alıyor. Ancak bu haberin biri o gazetede, diğeri bu gazetede çıkıyor. Ayrıca haberlerin bir kısmı doğru, bir kısmı yönlendirme amaçlı. Sabahtan öğlene kadar geçen sürede, hangi haberin ne olduğunu anlamak için uğraşıyoruz. "
Yabancı muhabirin bu saptaması bize şunu gösteriyor: Sadece bir gazeteyi takip ederek
Türkiye'de neler olduğunu anlamak mümkün değil.
Farklı, hatta zıt yayın politikaları güden gazeteleri karşılaştırarak okumak gerekiyor.
Ergenekon meselesi bunun şart olduğunu apaçık göstermedi mi? Kimi gazeteler bir yıl boyunca, mecbur kalmadıkça, bu olayı görmezden geldi; kimileri de ayrıntılarıyla işledi.
Almanya'daki "
Deniz Feneri e. V " davası da buna örnektir. Davadan fevkalade "mutlu" olarak söz eden bazı gazeteler, olayın bazı ö nemli yönlerini es geçebilirken; davadan "rahatsız" olanlarda ise ilginç, hatta karanlık kimi bağlantıları okuduk.
"Demokrasi", "basın özgürlüğü", "çok seslilik" gibi önemli değerler bir yana; yukarıda da değindiğim gibi,
" Türkiye'de neler olup bittiğini gerçekten anlamak isteyen " bir okurun, tek gazete ile ye tinmesi mümkün gözükmüyor.
Ama böyle kaç kişi var?
Yayın tarihi: 20 Eylül 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/20//haber,23FBCCB3683C4622AD152568FF784BB9.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.