kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
20 Eylül 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERGUN BABAHAN

Medya siyaset, ticaret ve boykot

Önce kavganın adını doğru koyalım. Bu basın özgürlüğü mücadelesi değil, imar rantı ve rafineri izni kavgasıdır.
Bu, medya gücüyle büyüyerek gelmiş bir grubun parçalı koalisyonlar döneminde sağladığı ayrıcalıkları kaybetmesine tepki göstermesinin sonucu yaratılmış bir gerilimdir.
Bu medya şapkasıyla, işadamı şapkasının bir arada taşınmasının yarattığı bir sonuçtur.
Bunların hepsi doğrudur.
Ama bir ülkenin başbakanının kalkıp bir medya grubuna boykot çağrısı yapması yanlıştır. Demokrasi, çokseslilik ve basın özgürlüğüyle bağdaşmaz, bağdaşamaz.
Evet, Türkiye'de medya-ticaret ilişkilerinin kirliliği bugün güveni yerlerde sürünen bir medya imajı ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Siyaset zaman zaman medyanın bu açgözlülüğünden yararlanarak iktidar olmuş veya iktidarını sürdürmüş, bu arada medya da ticari rekabette haksız bir pozisyon elde ederek büyümüş, zenginleşmiştir.
Bu kabul edilemez bir tablodur.
Herkesin yerini ve haddini bileceği bir tablo yaratmak kaçınılmazdır.
Yüzde 47'lik iktidarı dikta ile suçlayanlar, pazardaki hakimiyetlerini, reklam verenler üzerindeki baskılarını ve kamuoyu oluşturmadaki tekel durumlarını yeniden gözden geçirmek durumundadır.
Kamuoyu oluşturmada önceliğin kamunun çıkarında mı, grubun çıkarında mı yattığı konusunda okuru ikna etmek zorundadırlar.
Eğer dev bir medya grubunun patronu, bir haberin doğruluğunu denetlemek için bir belediye başkanını bizzat aramak durumunda kalıyorsa, o grupta işler çığırından çıkmıştır demektir.
Bunu yıllar önce de yazdım, patronaj medya gücünü kendi çıkarları için kullanmayı bir hak görürse, bu tepeden aşağıya doğru yayılır.
Bu güç kullanma, dersini verme arzusu bir gün bir kıyı kasabasında bir gün Gaziantep'te karşınıza çıkabilir.
Aynı şekilde siyasi iktidarlar da aleyhlerinde çıkan her haberin, her yorumun ekonomik bir kazancın engellenmesi nedeniyle olduğu inancından vazgeçmelidir.
Medyada çoksesliliği, rekabet ortamını boykot çağrıları yaparak gerçekleştiremez.
AB hedefi güden bir ülkenin başbakanı, medyanın kendisine yönelik oyunları, siyaseti yönetme çabaları varsa, bunları afişe edebilir.
Ancak parti teşkilatına medya özgürlüğünü kısıtlayıcı bir talimat veremez.
Biz gazeteciler olarak ne kadar kızarsak kızalım, rekabetimiz ne kadar acımasız ve şiddetli olursa olsun, bize yapılan kurumsal veya kişisel haksızlıkların boyutu ne olursa olsun, mesleğimize yönelik böyle bir tehdidin karşısında dururuz.