Giriş Saati : 18.09.2008 15:12 Güncelleme : 18.09.2008 18:01
DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, ''Başbakan, günlerden beri Deniz Feneri e.V. Davası ile başlayan telaşlı, öfkeli ve dağınık halden bir an önce kendini kurtarmalı, 'Türkiye'deki baş sorumluları' bulmalıdır'' dedi.
Sezer, Almanya'da görülen Deniz Feneri e. V Derneği davasıyla ilgili yazılı açıklamasında, davanın bir bakıma ''Türkiye'nin uluslararası kamuoyu önünde yargılandığı bir dava'' niteliği kazandığını ileri sürdü.
Alman yargı kurumlarının bu konuda hızlı bir süreç işleterek, ülkelerinde yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğünün yaşandığını gösterdiklerini belirten Sezer, davanın karar duruşmasında Alman yargıcın, ''Baş sorumlular Türkiye'dedir'' diyerek, konunun Türkiye boyutuna işaret ettiğini savundu.
Deniz Feneri e.V. davasının, ''din ve vicdan vurgunculuğunun, inanç ve ihtiyaç istismarcılığının ne denli tehlikeli olduğunu göstermesi bakımından çok önemli olduğunu'' vurgulayan Sezer, ''Türkiye'de 6 yıldan beri AKP yönetiminde yaşanan işsizlik, açlık yoksulluk ve yolsuzluk, ne yazık ki, milyonlarca insanımızı bağışlarla geçinmeye mahkum etmiştir. Bu durum, hayırseverlik duygusunu da istismara açık hale getirmiştir'' dedi.
Deniz Feneri e.V. konusunun ilk olarak, partisinin Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Hasan Macit tarafından 22 Mayıs 2008'de bir soru önergesiyle TBMM gündemine getirildiğini savunarak, İzmir milletvekili Harun Öztürk ile Parti Meclisi Üyesi Mehmet Canbolat'ın da Almanya'da görülen karar duruşmasını izlediklerini hatırlattı. Sezer, şunları kaydetti:
''Deniz Feneri Davası bize bir kez daha göstermiştir ki, yoksulluğun önlenmesi ve yoksullara yardım girişimleri sadece sivil toplum kuruluşlarına bırakılamayacak kadar önemlidir. Ülkemizde ve dünyada barış ve huzura giden yol, yoksulluğun ortadan kaldırılmasına ve gelir dağılımının adil hale getirilmesine bağlıdır. Bunu gerçekleştirmek de öncelikle devletlerin ve hükümetlerin görevidir. İnsani duygular istismar edilerek yoksullara yardım amacıyla toplanan paraların, kişisel ve siyasi çıkar amacıyla kullanılması hiçbir şekilde kabul edilemez. Başbakan bu davayı haber yapan medyaya şantaj kokan saldırılarda bulunmak yerine, yoksullara yardım amacıyla toplanan paraları amacı dışında kullananların üzerine gitmelidir. Cumhuriyet savcılarının, Deniz Feneri ve benzeri olaylarda, konu basında yer aldığında, ayrıca bir suç duyurusu talebi yapılmasını beklemeden harekete geçmesi beklenir.''
Milletvekili dokunulmazlığının, sadece kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandırılması gerektiğini de kaydeden Sezer, kara para trafiğinin, Türkiye'de de mutlaka mercek altına alınması ve tespitlerin hiçbir siyasi ve başka etki altında kalmadan yargıya intikal ettirilmesinin zorunlu olduğunu kaydetti.
Derneklerin ve vakıfların yurt dışından bağış kabul etmeleri konusunda yakın geçmişte yapılan düzenlemelerin de gözden geçirilmesini isteyen Sezer, şöyle devam etti:
''Alman yargıcın işaret ettiği 'Türkiye'deki baş sorumlular'ı bulmak, yakasına yapışarak adaletin önüne getirmek sorumluluğu hükümete aittir. Başbakan, günlerden beri Deniz Feneri e.V. Davası ile başlayan telaşlı, öfkeli ve dağınık halden bir an önce kendini kurtarmalı, 'Türkiye'deki baş sorumluları' bulmalıdır. Türkiye'nin zedelenen onurunu kurtarma görevini yerine getirmelidir.'' (AA)