Giriş Saati : 13.09.2008 13:17 Güncelleme : 13.09.2008 23:09
Çocuklardaki görme bozuklukları uyum ve başarıyı önemli oranda etkiliyor. Uzmanlar, çocukların göz sağlığı konusunda velilere ve öğretmenlere ciddi uyarılarda bulunuyor.
Gaziantep Özel Primer Hospital Hastanesi uzmanlarından Op. Dr. Derviş Çulcu, görme bozukluğu yaşayan öğrencinin ders, arkadaş ve okul ortamına uyumda zorluk yaşayabileceğini ve başarısızlığa bağlı olarak okula gitmede isteksizlik gösterebileceğini söylüyor. Çulcu, okula yeni başlayan öğrencilerin mutlaka göz taramasından geçirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Bu yıl okul öncesi ve ilköğretim olmak üzere 1 milyon 700 bin öğrenci okulla tanıştı. Milli Eğitim Bakanlığı miniklerin okula uyumlarını kolaylaştırmak için bu öğrencilere 1 hafta önce ders başı yaptırdı. Ancak çocuklardaki görme bozuklukları uyum ve başarıyı önemli oranda etkiliyor.
Görme derecesinin öğrencinin başarısını olumlu ya da olumsuz şekilde etkileyeceğini belirten Derviş Çulcu, "İyi gören çocuk iyi öğrenir. Görme sorunu yaşayan çocuk ise öğrenme güçlüğü çeker. Okuma-yazmada başarısız olur. Eğer bu durum geç fark edilirse öğrenci okuldan soğuyabilir ve gitmek istemez. Arkadaşlarıyla kaynaşamaz ve yalnız kalır. Bu durum, çocuk ve aile için psikolojik yıkım olur" dedi. Gözün dış dünyaya açılan bir kapı olduğunu vurgulayan Çulcu, göz sağlığının ciddiye alınması gerektiğini vurguladı.
Okula yeni başlayanların, ebeveynleri ve öğretmenlerince iyi gözlenmesini isteyen Çulcu, şöyle devam etti: "Öğretmen öğrenme performansından çocukta bir göz kusuru olup olmadığını anlayabilir. Çocuk tahtadaki yazıyı görmekte güçlük çekiyor, yanındaki arkadaşından bakarak yazıyorsa göz ile ilgili bir sıkıntısı olduğu akla gelebilir. Ayrıca yazı yazarken defterdeki çizgileri aşıyor, eğik ve yazarak satırları takip edemiyorsa bu da görme sorunu olduğunu gösterebilir. Bu sorunu yaşayan çocuklar mutlaka göz kontrolünden geçirilmelidir."
Ciddi bir görme kusurunun da halk arasında göz tembelliği diye bilinen ve özellikle çocuklarda sık görülen 'ambiyopi' olduğunu hatırlatan Çulcu, "Görme tembelliğinde 2 gözün görme derecesi birbirinden farklı oluyor. Bir göz iyi görürken diğer göz daha az görüyor. Beyin az gören göz yerine normal gören gözü tercih ediyor. Diğer göz bir tarafa itiliyor. Bu gözde zamanla görme yeteneğini kaybedebiliyor. Bu nedenle her çocuğa doğduğunda, 2-3 yaşında ve 6 yaşında mutlaka göz muayenesi yaptırılmalı. Okula başlama çağında tespit edilen bir göz tembelliğini kolayca tedavi edebilirsiniz ancak 10 yaşından sonra tedavi neredeyse imkansızlaşır" diye konuştu.
Ana sınıfı ve birinci sınıf öğrencilerinin, Milli Eğitim Bakanlığı'nca göz muayenesinden geçirilmesinin yararlı olacağını belirten Çulcu, tembelliğin, sınıf öğretmenlerinin bir günlerini bu işe ayırmalarıyla da tespit edilebileceğine dikkat çekti.
Kapama tedavisini, "Öğretmenler göz tembelliği olan öğrencileri tespit etmeli ve bunları hekime yönlendirmeli. Göz tembelliğinin tedavisi bir gözlük ve 'kapama' tedavisi. Anne babalar; sağlam gözü kapatıp tembel gözü günde yarım ya da 1 saat çalıştırarak bu kusur giderilebilir. Çocuğa bu gözüyle resim yaptırılabilir. Televizyon seyrettirilebilir. Bu tür basit faaliyetlerle tembellik yüzde 100'e kadar tedavi edilebilir" sözleriyle anlatan Çulcu, toplumda göz tembelliği olan kişi sayısının yüzde 2 olduğunu ifade etti.
Tedavide anne-babaların kararlılık göstermesini isteyen Çulcu, hekimin verdiği gözlüğü çocuğun takmasının sağlanmasını ve takmadığında ileride ne tür sorunlar yaşayabileceğinin çocuğa basit örneklerle anlatılmasının son derece önemli olduğunun altını çizdi.
Kalıcı göz tembelliğine sahip kişilerin, ileriki yıllarda birçok problemle karşılaştıklarına da değinen Çulcu, "20-30 yaşında fiziki görünüş itibariyle sağlıklı bir birey, ehliyet ya da herhangi bir rapor için göz muayenesine geldiğinde bakıyorsun ki gözü tembel. Bu kişilere sadece B sınıfı ehliyet veriliyor. Gece araba kullanmalarına müsaade edilmiyor ve sadece kendi otomobillerini kullanabiliyor. Asker ya da polis olamıyor. Sırf bu nedenden bazı işlere giremiyor. Toplumda da engelliymiş gibi muamele görebiliyor. Bu da hem ailede hem de bireyde ikinci bir yıkım oluyor." şeklinde konuştu.