İstanbul Güngören'de AK Parti ilçe kongresindeyiz...
Başbakan
Erdoğan, Güngören'deki AK Partilileri de yalnız bırakmıyor.
Ama sadece Başbakan
Erdoğan değil, genel başkan yardımcıları
Dengir Mir Mehmet Fırat,
Haluk İpek, Devlet Bakanı
Nimet Çubukçu, eski İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu ve çok sayıda AK Parti milletvekili kongreyi izliyor.
Başbakan
Erdoğan'ın kongre salonuna girişi coşkuya yol açıyor. Herkes merakla başbakanın konuşmasını bekliyor. Ve Erdoğan kürsüye çıkıyor.
Konuşmasına, önce AK Parti'nin
Türkiye'de nasıl bir değişim yarattığını anlatarak başlıyor. Sonra salonun sıcaklığına dayanamayarak katılanlardan izin istiyor ve ceketini çıkartıyor.
Yanımda oturan bir AK Partili sanki olacakları öngörmüş gibi şöyle diyor:
"Başbakan ceketi çıkardıysa konuşması sertleşecek..." Bir süre sonra Başbakan
Erdoğan, kürsüdeki mikrofonu bırakıyor ve serbest mikrofonu eline alıyor.
Anlaşılan bundan sonra yazılı metne bağlı kalmadan konuşacak. Öyle de yapıyor.
Doğan Medya grubu gazetelerindeki kampanyaları kastederek şöyle diyor:
"Aleyhimdeki kampanyaların tek sebebi Hilton'dur. Hilton'daki gerekli tadilatları yapmadığımız için bana ve partime saldırıyorlar..." Böylece Başbakan
Erdoğan,
Aydın Doğan ismini açıkça telaffuz ederek, yeni bir iktidar-medya savaşı başlatıyordu.
Acaba salondakiler, AK Parti tabanı başbakanın konuşmasını nasıl izliyordu?
Konuşma sürerken, ben de çevremde oturanları, salondan pür dikkat başbakanı izleyenleri gözledim. Kalabalık, başbakanı inanılmaz bir ilgi ve dikkatle dinliyordu. Ve her sert çıkışı coşkuyla alkışlanıyor, hatta yer yer,
"Bravo, sonuna kadar bu işlerin üzerine git" sesleri duyuluyordu. Hatta biri şöyle bir benzetme yapıyordu:
"İkinci Uzan bunlar..." "Pazarlığa oturmadık" O an basında yaşanan eski kavgaları; 1988'de Rahmetli Özal'la Hürriyet'in o dönemki patronu Erol Simavi arasında, sonra 1999'da o zaman Milliyet gazetesinin sahibi Aydın Doğan'la Çiller arasındaki sert kavgaları düşünüyorum.
Şimdi 10 yıl sonra bu kez Erdoğan'la Aydın Doğan kavgası başlıyor. İlk kez bir başbakanı bu kadar iddialı görüyorum. Çünkü daha önceki kavgalarda farklı iddialar söz konusuydu. Ama şimdi, hem de bir başbakanın ağzından bir
"rant" iddiası var;
"Hilton Olayı" tam da bu işte...
Biraz ayrıntı verelim. Hilton Oteli'ni
Aydın Doğan aldıktan sonra otelin arsasına
"rezidans ve iş merkezi" yapma talebi vardı. Hatta 1/1000'liklerinin Şişli Belediyesi'nce yapılarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne gönderildiği biliniyor. Bu yol hukuken doğru olmadığı gibi inşaat talebinin de 200-250 bin metrekare gibi çok yüksek olduğu iddia ediliyor.
Erdoğan, Hilton arsası konusunda
"pazarlığa oturmadığı" gibi çok çarpıcı bir gerçeği dile getirerek sözlerini şöyle noktalıyordu:
"Tayyip Erdoğan'ı bu pazarlığa oturtamadığın için bu çılgınlıkları yapıyorsun. Şimdi açık söylüyorum, Hilton Oteli'nde istediğin plan tadilatını bana ve belediye başkanıma yaptıramadığı için bu adımları atmaktadır... Bizzat bana bunu teklif etmiştir, bizzat belediye başkanıma bunu teklif etmiştir."
Güngören'deki parti kongre salonunda bu sözleri duyunca bu kavganın pek de ötekilere benzemeyeceği anlaşılıyordu.
Çünkü ilk kez bir başbakan somut bir olaydan söz ediyor ve bunu kamuoyuna açıklıyordu.
Bir medya patronu böylesine ağır bir suçlamanın altından nasıl kalkacak ve bu tartışma İstanbul'daki rant gerçeğine nasıl yansıyacak doğrusu merak ediyorum.
Yayın tarihi: 7 Eylül 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/07//haber,DA73AB02A35E490FA92B5E33A7D98ADC.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.