EA
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?EA
Karanlık Bir Akşam
Medya hareketli bir sektördür. 'Durgun' dönemleri pek azdır. Kavga, çekişme, transfer ya da yeni yayın dedikodusu eksik olmaz.
Son iki yıllık dönemde ise ilginç bir saflaşma meydana geldi medyada. Özellikle gazeteler, "Ergenekon karşıtları" ve "Ergenekon dostları" olarak ikiye bölündü.
"Ergenekon'a dost" gazetelerin özelliği şuydu: Yakalanan sürüyle el bombasına, TNT kalıbına, fünyelere, tabanca ve tüfeklere, belgelere ve tutuklamalara rağmen "Ergenekon Operasyonu" hakkında sustular.
Bir şeyler söylemek zorunda kaldıklarında ise ya olayı küçümsediler ya karaladılar ya da soruşturmanın 'muhalefeti susturmak için' yapıldığını iddia ettiler. Tutuklamaları filan haberleştirmekle yetindiler.
Ergenekon İddianamesi açıklanana kadar, Hürriyet ve Milliyet, birkaç yazar (ilkinde Hadi Uluengin, ikincisinde Hasan Cemal) hariç, böyle bir suç örgütü yokmuş gibi davrandı.
2500 sayfalık İddianame ve 441 klasör tutan deliller açıklandıktan sonra ise Milliyet epey tavır değiştirdi. Beklenildiği gibi yazarları "bildiklerini okumaya" devam etti ama özellikle gazetenin yaklaşımını gösteren "birinci sayfa" olaya kayıtsız kalmadı.
Buna karşılık Hürriyet, "görmeme, yok sayma, küçümseme, karalama, alaya alma" yaklaşımını (eskisi kadar güçlü ve kararlı bir biçimde olmasa da) sürdürdü. Sürdürüyor.
Ancak Hürriyet'in bazı yazarları, ağırdan alarak da olsa, meselenin vahametini kabul etmek zorunda kaldı. (Bir gıdım vicdanı olan zaten kayıtsız kalamazdı.)
Bu süreç içinde, Akşam gazetesinin durumu da çok ilginçti. Soruşturma ve tutuklamalar devam ederken, Ergenekon ile temas halinde olan bazı kişilerin, "gazeteci kisvesi altında" bu yayında çalıştığı ortaya çıktı.
* Kimi bizzat bir "Ergenekoncu" sıfatıyla yazıyordu. Yani örgütün propagandasını 'içeriden, bizzat' yapıyordu.
* Kimi Ergenekoncularla dirsek temasındaydı, kendisine anlatılanları kaleme alıyordu.
* Kimi Ergenekoncuların kucağına oturmuş, hayatında uzaktan yakından ilgilenmediği konuları, karanlık abisinin kulağına fısıldadığı şekliyle yazıyordu. (Acıklı olduğu kadar pespaye bir vaziyet!)
Akşam'daki bu durum uzun süre devam etti. Ergenekon İddianamesi açıklandıktan sonra bir miktar değişiklik oldu.
Aynı Milliyet'teki gibi, birinci sayfa politikası az buçuk değişti. Ergenekonculuğu gizlenemez hale gelen yazarın ise işine son verildi.
Ama kalanların tavrında ciddi bir değişiklik olmadı. O grup "Ergenekon dostu" olmayı sürdürdü.
Tabii 'ilişiği kesilen yazar' gibi, bunu açık ve net biçimde yapamıyorlar artık.
Onun yerine, "hükümeti eleştiriyoruz" görüntüsü altında, "Ergenekon karşıtı kesimlere" saldırıyorlar.
Bu cesareti nereden buluyorlar?
Sanırım İddianame'nin "İşte Ergenekon'un Bir Numarası" diyerek örgütün tepe noktasındaki yöneticiyi açıklamaması buna yol açıyor.
"Çıkmayan candan umut kesilmez" diyerek, faaliyetlerine devam ediyorlar.
Uyaralım: Basit bir 'gündelik politika' meselesinden söz etmiyoruz. Ergenekon dendi mi, duracaksın. Parti çekişmesi, ideoloji kapışması değil bu.
Cinayet de işleyen bir şebeke var ortada. Onu savundun mu, öldürülenlerin kanı sana da bulaşır. Hayat boyu çıkaramazsın.
Yayın tarihi: 28 Ağustos 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/28//akoz.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.