DÜNYAYA bir kere daha gelirsem çok güzel ve çok aptal olmak istiyorum. Eğer öyle bir şey varsa, reenkarnasyon sonrası hedefim budur. Gür, lepiska gibi, uçuş uçuş sarı saçlar istiyorum; bu sefer doğal sarı olanından... Belime kadar uzatıp etrafa salak salak bakacağım. "Bugün kalktıııım, ondan sooona, maniküre gittiiiim, ondan soona, eve geldiiiim," diye anlatmak istiyorum günlük hayat tempomu! Biraz durgun biri olmak istiyorum. Tıkır tıkır işleyen kafadan kimseye hayır yok kardeşim, bunu bilir bunu söylerim. Kendini, gece yatağa yatınca "Offff bitmişim yine bugün," diyecek kadar yoruyor, o kadar meşgul tutabiliyorsan mesele yok. Öteki türlü, akıl çöp topluyor. Endişe, stres, düşünce egemenlik ilan ediyor, oluyorsun arpacı kumrusu... Mesela tatillerde, azıcık boşta kalınca, beyin kendine lüzumsuz meşgaleler buluyor. Bu yaz beynimi kemiren konu mikroplar! Belki de deliriyorum, bilmiyorum! Bu temizlik hastalığı arada yoklardı beni de yüz vermezdim. Bu yaz, uzun tatilden mütevellit, gelip temelli yerleşti. Örneğin şunu merak ediyorum, otellerde çarşaf ve yastık kılıfları kaç derecede yıkanır?! Belki aileden gelen bir problemdir. Zira kaldığı en havalı otellerde bile yastığa kendi tişörtünü kılıf olarak geçirmeden uyuyamayan bir annem var. Hadi çarşafı, yastığı bıraktık, söyleyin bakalım otel yataklarının yatak örtülerine boylu boyunca uzanıp kafanızı koyabiliyor musunuz? Hadi koydunuz diyelim, yatak örtülerinin yıkanmadığını, belki arada kuru temizlemeye verildiğini hatırlar hatırlamaz hemen duşa girip, saçınızı şampuanlama ihtiyacı hissetmiyor musunuz? İstisnasız her mensubu çocukluğunda bir kez bitlenmiş bir kuşağın çocuğu olarak, beyhude bir titizlik belki, bilmiyorum. Ama şuna cevap veriniz: Sinema ve tiyatrolarda kafanızı koltuğun arkasına yaslayıp rahat rahat gösterinin tadını çıkarabiliyor musunuz, yoksa eve gidince saçınızı nasıl şampuanla köpürteceğinizin hayalini mi kuruyorsunuz?! Televizyondaki gurme programlarında, şeflerin o güzelim, süslü püslü yemekleri hazırlarken, dekorasyon aşamasında, ne bileyim süs domatesini, yaprak naneyi yemeğin üzerine elleriyle yerleştirdiklerini gördüğümden beri, bu süslemeleri yemiyorum, buna ne dersiniz? Adamın sanatına bir diyeceğim yok, ama ne belli o naneyi makarnamın üzerine koymadan elini mikrop öldürücü sabunla yıkadığı? Bizim evde yıllardır çalışan Ayşe Hanım'la karşılaşan misafirler, evde acil tıbbi müdahaleler yapıldığını sanabilirler, çünkü kendisinden salata, meyve, peynir keserken ameliyat eldiveni kullanmasını rica ettim. O da benden beter çıktı, bir eldivenle ellediği kaşardan sonra beyaz peynir için yeni bir çift kullanıyor. Günde yarım paket eldiven bitiriyor. Bu yaz en üst noktasına çıkan temizlik merakım arttıkça, çantamda taşıdığım dezenfektan malzeme koleksiyonu da genişliyor: Kâğıt klozet kılıfları, klozet kapağı dezenfekte eden fısfıslar, kolonyalı mendil... Koleksiyonumun son parçası, spor salonunda eliptik bisiklet gibi aletlerin elle tutulan yerlerini dezenfekte eden sprey kalem... Sanki spor, hayatımın önemli bir bölümünü işgal ediyormuşçasına, o da çantamda duruyor. Yavaştan Burhan Altıntop'a dönüşme sürecindeyim haberiniz olsun. Normale dönmek, sokaktan simit alıp yemek, her sinemadan sonra koşarak saçımı yıkamamak için
televizyon sezonunun açılıp, işlere gömülmeyi, aklımın başka yerlere odaklanmasını beklemem gerekiyor demek...
Not: Az önce Elvan Abeylegesse'nin gümüşe koşuşunu heyecanla seyrettim. Hararetle tebrik ederim. Büyük gurur duymakla kalmadım, spor yapmak için de müthiş bir motivasyon oldu bana. Hemen spor salonuna yöneliyorum, elbette dezenfektan fısfısımla... SMS: 4122-GULSE
Yayın tarihi: 17 Ağustos 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/17/pz/birsel.html
Tüm hakları saklıdır.