Ocak ayından beri akşam yemeğine dışarı çıkmadığımı, (ki buna bizim sokaktaki mantıcı ve köfteci de dahildir), fark edince, "Amanın..." demişim. Gazeteci, mizahçı dediğini ev basar. Fazla içeri kapanmayacaksın. Gezecek dolaşacak, insan görecek, çene çalacaksın, antenlerin açık olacak. Yurtdışından gelen misafirimizi de bahane ederek, kendime bir akşamlık tatil verdim ve şu çok anlatılan Akaretler'deki W Otel'e yemeğe gittik. Akaretler'in önünden en son geçtiğimde inşa halindeki binalar ve üzerlerine örtülü çuvallar vardı. Demek neredeyse yıl olmuş. Zira Akaretler artık Akaretler değil, Paris! En havalı markalar, o bizde 40 yılda bir bulunan şık fasadlı binaların altına yerleşmiş. Fransız pencereli taş binalar, temizlenip paklanmış. Sokak zaten Arnavut kaldırımı... Başka dekor lazım değil, al eline kamerayı ister film çek ister klip. Bir Avrupa şehrindeymiş gibi hissetmen için alışveriş yapmana filan da lüzum yok, bu bahis konusu W Otel'in önünden mağazalara doğru bir boy yürü, zaten yürüyüşün değişir. Kalktık gittik. Arabadan inmemle nereden çıktığı belli olmayan, abartmıyorum 20 fotoğrafçı belirdi birden. Paparazzilerin ilginç özelliği, sen ortaya çıkana kadar onların nerede saklandığı belli olmuyor, hayalet gibi aniden beliriyorlar. "Herhalde popüler ve yeni bir yer diye kapıda gazeteci var," diye sırıtarak poz verdik, iyi akşamlar dileyip, girdik içeri. Sanırım yemeğin sonlarına doğru, restoranda rastladığımız tanıdıklardan biri, "Bu gece Eda Taşpınar'ın doğum günü varmış burada galiba," gibi bir laf etti. Biz de "Hmmm..." dedik. Büyük ihtimalle doğum günü otelin başka bir köşesindeydi, çünkü restoranda doğum gününe benzer bir kutlama gözümüze çarpmadı. Yedik yemeğimizi çıktık, yine bir kamera grubuna sırıtıp,
Avrupa Yakası'yla ilgili soruları cevaplandırıp, bastık gittik. Sürpriz, ertesi gün geldi! Aşağı yukarı bütün gazetelerde, hatta birkaç, üstelik de büyük gazetenin, sürmanşetinde (evet, sürmanşetinde): "Gülse Birsel, Eda Taşpınar'ın doğum gününe gitti, böylece Şahika barışı oldu, ikili o gece çok eğlendi," yazılıydı! Eda Taşpınar'ı bir kere görseydim, gam yemezdim inanın. Gazetelerden birkaçı iyice abartmış, hikâyeyi şöyle anlatmıştı: "Gülse Birsel, Eda Taşpınar'a rol teklif etmişti (palavra), Eda kabul etmemişti (dolayısıyla yine palavra), bunun üzerine Gülse, Eda'ya kızıp onunla dalga geçmek için Şahika karakterini yarattı (külliyen yalan), Eda ise bu yüzden Gülse'ye dava açtı (alakası yok), ancak davayı kazanamadı (ne ilgisi var), bunun üzerine Gülse, Nurettin Hasman'ın davetiyle Eda'nın doğum gününe gitti (gitmek şöyle dursun, hiç görmedim) ve bu vesileyle arasındaki buzlar eriyen ikilinin kahkahaları sabaha kadar mekânı çınlattı (yuh artık)! Buna ancak Şahika'nın diliyle cevap verilir: "Çüüüş! Rahat mısın sen be?" Bu önemli bir konu mu? Yoo. Kimseye zararı oldu mu? Hayır. Ben Eda Taşpınar'ın doğum gününe gitmişim, gitmemişim ne fark edecek. Hata kötü niyetli değil, muhtemelen acele ve özensizlikten kaynaklanıyor. Ama konu başka. Konu magazin haberciliği... Bir paragraflık gazete haberinde aynı anda yedi palavra olunca, insan gazeteci olarak üzülüyor. Okuyucu olarak da diyor ki kendi kendine, "Acaba okuduğumuz magazin haberlerinin yarısı, toptan yalan veya yanlış mı?" Ve acaba böyle zararsız haberlerin yanında, insanlara zarar verebilecek olanlar da aynı özensizlikle mi yazılıyor zaman zaman? Ben o gece ne gazetecilerden ne de sorularından kaçtım. Pekala "Eda'ya mı geldiniz, kendisi mi davet etti, ne hediye aldınız, küs müydünüz, barışacak mısınız?" gibi 50 tane soru sorulabilirdi. Ben de cevap verirdim. Maalesef hiç kimse hiçbir şey sormadı. Ve benim orada bulunmam yanlış anlaşılıp, hayal gücüyle köpürtülerek, bir sürü haber yazıldı. Magazin haberciliği zeki, mizah duygusu olan, uyanık, renkli insanların yapması gereken, keyifli bir gazetecilik dalıdır. Keşke biraz özen gösterilse, doğru ve gerekli sorular sorulsa, özel hayat dışı alanlardan da keyifli haberler çıkarılsa, telefonla, mesajla, ne bileyim mail yoluyla haberin muhataplarından bilgi kontrolü yapılsa da hem magazinciler prestij kazansa hem de sanatçıların canı yanmasa... Hayatımda hiç görmediğim kankam Eda'nın doğum günü kutlu olsun, ne diyeyim ki!
Yayın tarihi: 11 Mayıs 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/11/pz/haber,A62A41EBDA204A93AC75AD442DFD0DF8.html
Tüm hakları saklıdır.