Bu yaz vakit geçirmenin en iyi yollarından birini anlatacağım size... Ama rüzgâr sörfü, poi dansı, bir kokteyl tarifi veya butik otel tavsiyesi değil önereceğim şey. Bir belgesel dizi! Başladığından beri işimi gücümü bırakarak seyrettiğim, NTV'de yayınlanan BBC'nin hazırladığı
The Truth about Food (
Yemekler ve Gerçekler), ömrümde izlediğim en ilgi çekici ve ilginç
televizyon programlarından biri. Şimdiye kadar yiyeceklerle ilgili bildiğiniz birçok doğru-yanlış kanı, neşeli ama bilimsel testlerle deneniyor. Sonuçta zaman zaman çok şaşırtıcı gerçekler ortaya çıkıyor. Örneğin, Danimarka'da yapılmış bir araştırma, beslenme alışkanlıklarınızdaki kalsiyum miktarı arttıkça, vücudun yağ emiliminin de azaldığını iddia ediyor. Halbuki genelgeçer kanıya göre, süt, peynir gibi gıdalar, zayıflamak isteyenlerin düşmanı. Belgeselciler deneyerek bu durumu açıklığa kavuşturmak istiyorlar. Denek grubuna ilk hafta 2 bin miligram süt ürünleri kaynaklı kalsiyum içeren bir beslenme programı verilip, dışkılarıyla attıkları yağ miktarı ölçülüyor. (Evet iğrenç, ama belgeselin tuhaf ve komik yanlarından biri de bu radikal yöntemler!) İkinci hafta aynı gruba sadece 500 miligram kalsiyum içeren, ama aynı kalori ve yağ miktarlı bir beslenme programı uygulanıyor. İlk hafta, denekler vücutlarından iki kat daha fazla yağ atıyorlar ve elbette daha çok kilo veriyorlar. Sonuç olarak rejim yapanlara yağsız süt ve peynir, şiddetle tavsiye ediliyor.
PROTEİN GERÇEĞİ
Genellikle yüksek karbonhidrat içeren bir yemeğin, insanı daha tok tuttuğuna inanılır ama belgesel bunun tersini kanıtlıyor. Deneklerden güne protein ağırlıklı bir mönüyle başlayan grup, daha geç acıkıyor ve öğlende kendilerine verilen pizzadan daha az atıştırıyor. Ancak iş, yüksek fiziksel dayanıklılık gerektiren aktivitelere gelince karbonhidratlar kazanıyor. İkizlerden oluşan, yani genetik yapısı eş iki gruptan birincisi, gün boyunca karbonhidrat, diğeri protein ağırlıklı gıdalar alıyor ve iki grubun da aynı ağır fiziksel aktiviteleri yapmaları isteniyor. Bisiklet, koşma, dağa tırmanma gibi... Proteinciler daha çabuk yorulup, yarışı kaybediyorlar. Bambaşka bir deneyse, çok acaip bir gerçeği ortaya koyuyor. Şekerkamışı toplayan işçiler üç eşit gruba ayrılıyorlar. Şekerkamışı toplama yarışına başlamadan önce, birinci gruba su, ikinci ve üçüncü gruba karbonhidrat çözeltisi içeren su veriliyor. Ancak üçüncü gruptan, çözeltili suyu yutmadan, sadece ağızlarında çalkalayıp tükürmeleri isteniyor. Su içen grup işi yarıda bırakırken, zafer, tuhaf ama karbonhidratlı suyu içenlerin değil, tükürenlerin oluyor. Zira, ağzın içindeki birtakım sensörler vücuda karbonhidratların gelmekte olduğunu ve rezervdeki tüm enerjinin kullanılabileceğini beyne ilettiği için, karbonhidratı tüküren grup, herkesten daha hızlı ve enerjik çalışıyor. Domates ve özellikle domates salçası yemenin, cildi UV ışınlarından korumak için en etkili yöntem olduğu, cildi güneşi uzaktan görünce bile kızaran 23 beyaz tenli kadına 12 hafta boyunca domates salçası verilerek kanıtlanıyor. Sonuçta, salçacıların güneşe karşı dayanıklıkları yüzde 30 artıyor. Kahve alışkanlığının bir hafta içinde bırakılabileceği, balık yemenin stres seviyesini düşürdüğü, kırmızı etin insanı daha güçlü ve sağlam yaptığı, belgeselde birbirinden eğlenceli deneylerle kanıtlanıyor.
Yemekler ve Gerçekler, televizyonlarda pek bir şey olmayan yaz aylarında, daha hareketli bir planınız da yoksa, iyi bir akşam geçirmek için birebir... Bu gece bir bakın bakalım.
Not: Avrupa Yakası'na Şener Şen'in katılacağı uydurma bir haberdir. Gazeteci arkadaşlarımızın bana veya Plato Film yetkililerine onaylatmadan bu tip asılsız haberlerden alıntı yapmamalarını rica ediyoruz.
Yayın tarihi: 3 Ağustos 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/03/pz/haber,840F7FB19D744DC6984D71D0DEA418EA.html
Tüm hakları saklıdır.