'Takılma bana, ben de kayboldum' yazan kamyonetin arkasına takılmış Boğaz'ı geçerken, biraz sonra karşılaşacağım karıkocayı merak ediyordum. Bir şekilde hayatından haberdar olduğumuz, küçükbüyük olaylarıyla gazetelerde hep yeri olan Seren Serengil, ikinci kez hamileydi. Ve tabii ki bu durumun magazin gazetecileri nezdinde haber değeri vardı. Hatta Bodrum'da objektiflere yakalanmış, hamileliğiyle ilgili konuşmayacağını açıklamıştı. Bir pop figürü olan Seren Serengil'in eşi Musa Aytun ise bir o kadar kameralardan, meraklı bakışlardan, gösterişten uzak yaşamayı tercih eden genç bir işadamı. Telefonda, "Yaşadığımız her kötü olayla birbirimize daha çok bağlandık, yeniden hamileyim," diye müjdeli haberi veren Seren Serengil'i daha çok merak ediyordum aslında. Frapan, şuh biriyle karşılaşacağımı düşünürken, beyaz tişört üstüne jean salopetini giymiş, neşeli bir genç kadın çıktı karşıma. Halısına kadar beyaz hakimiyetindeki salon, küçük dokunuşlarla rengârenkti. Annesinin düğün hediyesi olduğunu söylediği duvardaki tek büyük tablo, biraz kendisini andırıyordu... Sıcak kahkahasının ardından küçük kız bakışı geliyordu yüzüne. Büyümemiş küçük bir kız. Bundan sorumlu tuttuğu annesine olan içten kızgınlığı ve hayranlığı, baba özlemiyle ideal koca arayışının karıştığı yanlış seçimler... Başkaldıran, inatçı bir karakter... Beni şaşırttı. Onu sevdim. Çocukluğundan beri özlemini çektiği tek şey, kalabalık bir aileymiş. Çoluk çocuk, dede, büyükanne, hep birlikte yaşanan kalabalık bir ev. Şimdilik bu kalabalık ailenin yerini dokuz köpeğin aldığı evlerinde sohbete daldık... Ayrı dinlerden olan Seren ve Musa, aile büyükleriyle bir dönem çatışma yaşamış. Özellikle Musa'nın babası, Musevi olmadığı için Seren'i gelin olarak kabul etmek istememiş. "Burada erkeğe görev düşüyor. İpleri elime aldım, Seren'i tanımalarını sağladım. Şimdi herkes mutlu. Seren de ailede en çok babamı seviyor, dobralığı ona benzediği içindir," diyor, Musa Aytun. Sohbetin sonunda Seren Serengil'in annesi Nevin Teoman ve arkadaşı (Meral Hanım) geldi. Pastalı, börekli kadın geyiği de bana iyi geldi... Ne tuhaftır ki, dönüş yolunda yine aynı kamyonete rastladım. Ve peşine takıldım. Hani üstünde, 'Takılma bana, ben de kayboldum' yazan...
SEREN SERENGİL AYTUN: Sanatçıyım ya... 'Beni diğerleri gibi mi zannediyor?' korkusuyla, duygularımı yazarak daha kolay ifade edeceğimi düşündüm. Musa'yla MSN'de konuşmayı, telefonda konuşmaya tercih ettim.
Bana uygun olmayan seçimler yapmış olabilirim ama bu iffetsiz, dejenere olduğumu göstermez.
Bugüne kadar istemeyen taraf hep benim ailemdi. İlk kez böyle bir şeyle karşılaştım. Hayatımda kulis yok. Musa'yı çok sevdiğim için konuşmadım ama boğazımda çok şey düğümlendi.
Her cuma Şabat yapıyoruz. Hamursuz Bayramı'nda hamur yemiyoruz. Ama din değiştirmeyi hiç düşünmedim.
Musa'ya, 'Bekâr arkadaş istemiyorum,' dedim!
Beni '
Madonna' yapacağını bilsem, sevmediğim bir adamla oturup kahve bile içemem. Bu yüzden bu camiada misafir sanatçı kalmayı yeğledim. Sanat camiasındaki kadınların evlenebileceği kaç tane işadamı var, ortada. Ne yapıyor bu kadınlar da? Kendi evlenebilecekleri türden birilerini buluyorlar. Bunun yürümeyeceği de zaten malum.
MUSA AYTUN Spor yaparken dikkatimi çekti. 'Ne hoş kız,' dedim. Seren Serengil olduğunu sonradan öğrendim. Yüzünde hiç makyaj yoktu.
Ünlü biriyle değil evlilik, bir beraberlik bile kafamda olan bir şey değildi.
Seren kendi güzelliğini makyajla bozuyordu. Hayatından, önce makyajı, sonra zararlı arkadaşlarını çıkardım.
Seren'i 'Ömürlüğüm' diye çağırırım.
Ailem Musevi. Seren'le aynı dinden olmayışımız, onun popüler biri olması önce tepkilerini çekti. İstemediler. Annemle babamın karşısına çıktım, Bir buçuk sene geçmiş, ben Seren'le çok mutluyum, sizin de mutlu olmanız gerekiyor,' dedim. Sonra da evlendik. Seren en çok babamı seviyor ailede. Oysa en zor o kabul etti.
- Karşımda frapan bir Seren Serengil bulacağımı tahmin etmiştim...
- M.A: Seren'in hayatından makyajı çıkardım. Doğal güzelliğini tanımıyordu. Oysa onunla karşılaştığım gün, yüzünde hiç makyaj yoktu.
- S.S: 2005'in mart ayıydı. Spor salonunda tanıştık. Her zamanki gibi zayıflamaya çalışıyordum. Musa, makyajsız halimle ben olduğumu bile anlamamış
.
- M.A: "Ne hoş kız," dedim. Çok güzeldi. Sonra "Seren Serengil," dediler. "Aaa... Ne alaka?" Seren Serengil ekranlarda süslü püslü gördüğüm, alaturka bir kızdı. Oysa bu kız başkaydı. Annesi altı yaşından beri her istediğini almış. Çocuk yaşta kürk giymiş! Kendi doğal güzelliğini bilmiyordu. Onu biraz ortaya çıkardım
. Ekrana çıkan bazı insanların makyajsız hallerini tanıyamıyorsunuz ya, Seren'in makyajsız hali de bana öyle geliyor. Ama makyajsız halini daha çok beğeniyorum. Bu yüzden üç-dört senedir ona makyaj yaptırmıyorum.
- Kocası olarak Seren Serengil'i bize nasıl anlatırsınız?
- M.A: Seren'in öyle dışarıdan göründüğü gibi, diğer sanatçıların edasında olmadığını fark ettim. Babasından gelen bir şöhreti olduğu için maymun iştahlıydı. Bir şeyi elde etmek için zorluk çekmemiş, bedel ödememiş. Aslında büyüme şeklimiz, yaşadığımız çevre, arkadaşlarımız bile ortak çıktı. O güne kadar inanmazdım. Hani filmlerde vardır işte, yıldırım aşkına tutulursunuz. Seren'le tanıştığım zaman kafamı işe veremiyor, bir şey düşünemiyordum. Çıkmıyoruz bile, sadece sporda görüşüyoruz. Oysa 'İnternette tanıştılar,' diye yazmışlar... Seren cep telefonunu vermeye bile çekindi. 'İnternete giriyor musun?' diye sordu.
- S.S: Asla çekindiğim için değil, ben de şöyle şeyler vardır: Konuşurken ilk başlarda kendimi ifade edemem, ne yapacağımı şaşırırım. Sanatçıyım ya, acaba beni diğerleri gibi mi zannediyor korkusu da vardır. O yüzden duygularımı yazarak daha kolay ifade ediyorum ve MSN'de konuşmayı telefonda konuşmaya tercih ettim.
- Ne iş yapıyorsunuz Musa Bey?
- M.A: İşim tekstil ve su ürünleri üzerine. Somon ve karides... Büyük marketlerin hepsinde satılan bir marka. Ufak ayrıntılara dikkat ederim. Evlenilecek kız var, eğlenilecek kız var derler ya. Daha ilk buluşmamızda, onu evden alacağım. Arabaya bindi, "Merhaba," dedim, suratıma bile bakamıyor. Restorana giderken bütün yol boyunca camdan dışarı baktı
. Bir yemek yiyebilmek için 10 gün uğraştım.
- S.S: Duygusalımdır. Hayatımda bir kere birisiyle tanışıp da hemen yemeğe çıkmadım
. Musa ile çok hızlı gelişti her şey. Fakat kötü bir dönem yaşıyordum. Önce bir evlilik yaşamıştım, bunalımdaydım. Bir de, birini sevebileceğime artık inanmıyordum. Tanıştıktan bir gün sonra yemeğe davet etti. Gitmedim. Seren Serengil olmasam, o komplekste olmayacağım. Gitmek de istiyorum. Diyecek ki, "Bak Seren Serengil ile bir günde yemeğe çıkabildim." Beni bu düşündürüyor.
- M.A: MSN'de oturayım kızlarla konuşayım, o tarz bir insan da değilim. Mesela saat 8' işten eve geliyorum, yemek yiyorum. Telefonu yok. İçimden MSN'e gireyim, orada mıdır acaba diye bir heyecanlanıyorum. Giriyorum ve orada oluyor.
- S.S: Telefonumu verdim, Musa beni ilk defa arayacak. Sabahın 7'sinde aradı!
- Neden aileniz önce karşı çıktı evlenmenize?
- M.A: Ayşe, Fatma, X biri de olabilirdi. Nedeni Seren'in sanatçı olması. Her meslekte kötü örnek çok. Bir de muhafazakâr ailem var. Biz Museviyiz. İnanılan şey aynı, ibadet yöntemlerimiz farklı. Aslında hepimizin amacı Allah'a bir şekilde ibadet etmek. Farkı yok. Burada erkeğe iş düşüyor. Seren'i tanımasaydım, ona güvenmeseydim, kuvvetli duramazdım. Eşiniz menfaatler çakıştığı zaman sizin yanınızda durur mu? Zor gününüzde destek verir mi? Annemle babama şunu söyledim: "Bir buçuk sene geçmiş, ben mutluyum. Sizin de mutlu olmanız gerekiyor." O saatten sonra hiçbir şeyi sürdürmediler, evlendik. Seren, arkasında durabilme gücünü verdi bana.