kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 9 Ağustos 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Cemil İpekçi'nin AKP ile ilgili sözleri Amerikan Wall Street Journal gazetesine de haber oldu.

İmajımız 'gay'leşirse ne olur?

SAMİ TOSUN
Meşhur Amerikan gazetesi 'dumansız Türkiye'deki siyasi rejimi anlatırken, 'gay'lerin özgürlüğünü örnek gösterdi. Bir kere Amerikalılar bu durum karşısında balataları sıyırıp duman çıkarmaya başlamıştır da, sonrası tam bir muamma!....
Efendim, bir 'Dumansız Türkiye' kampanyası başlattılar, vapurların açık alanlarında bile sigara içmeyi yasakladılar -ki gayet de iyi ettiler- ve fakat memlekete nazar değdi, her tarafından dumanlar yükselmeye başladı. Misal, bombaları falan bir kenara bırakıyorum, Antalya ormanları yandı, bitti, kül oldu. Yine de iyi tarafları varmış bu yangınların. Haberlerden aynen aktarayım da, vebali boynuma kalmasın: "Orman Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Kurtulmuşlu, altı gündür süren yangında ağaçların yanı sıra çok sayıda hayvanın da telef olduğunu belirterek, 'Yangının bir tek iyi tarafı, bu ormanlarda kene kalmadı,' dedi." Evet, sayın okurlar, bence yangınların bir iyi yanı daha var tabii; bir sivri zekâlı bürokratımızı daha tanımış olduk. Yani, ayıptır söylemesi, bildiğimiz Polyanna, değerli Müdür Yardımcısı Mustafa Bey'i görse eğer, "Ben malulen emekliye ayrılıyorum abi, buyur sen devam et," derdi. Mevzu o değil de, Allah vere işgüzar bir kısım arkadaşlar, arazi açmak üzere 'keneyle mücadele' bahanesini öne sürüp bütün ormanlarımızı yakmaya kalkmasın!..

AYIKLA PİRİNCİN TAŞINI
Tabii güzel yurdumuzda iyi şeyler de olmuyor değil. Wall Street Journal memleketimizi mercek altına almış, Türk ekonomisine ilişkin 'Müslüman Ülke Kaplanlara Katıldı' başlıklı bir yazı yayımlamış. Tabii Türkiye'de bir 'islamizasyon' tehdidi olup olmadığı tartışması son dönemde bütün âlemi geriyor ya, işte gazete o işe de girip, 'açıkça gay olan Türk tasarımcı' diye tanımladığı Cemil İpekçi'den örnek vererek, İpekçi'nin AKP'yle ilgili "Radikal İslamcı değiller. Muhafazakârlar, evet, ancak fanatik değiller. Bana bakın, benimle sosyalleşiyorlar," sözlerine yer vererek, erkek arkadaşıyla resmi davetlere katıldığını yazmış. Sanırım fotoğrafını da koymuşlar... Şimdi sayın okurlar, Allah sizi inandırsın, ben bu Amerikalılara acıdım. Pek çoğu nadiren gazete okuyan, Ortadoğu'nun nerede olduğunu bile bilmeyen, bölgeye sadece Hollywood filmlerinden edindikleri bir 'terörist Arap' imajıyla bakan bir Amerikalıya, hem Ortadoğulu hem İslam ülkesi hem de muhafazakâr bir hükümete sahip Türkiye'yi, devlet davetlerine katılan burma bıyıklı ve 'açıkça gay' bir modacı üzerinden anlatmaya kalktığınız zaman, o Amerikalıda ne fren kalır, ne de balata!.. Ortamda Antalya ormanlarından beter duman çıkmaya başlar. Mevzu o değil, bir de Cemil İpekçi'nin tarzı, seçtiği giysiler falan Amerikalılara ağır bir egzotik oryantalizm olarak yansıyacağından, Yeni Dünya'da ne kadar macera ve egzotizm düşkünü 'gay' varsa hepsinin memleketimize doğru 'safari'ye çıkma ihtimali de söz konusudur. Ondan sonra ayıklayın Mısır Çarşısı'ndaki bütün pirinçlerin taşını!..

HAZIR KENE KALMAMIŞ...
Bakınız, bu işin içinde bir iş olabilir. Zaten son dönemde Boğaziçi Köprüsü'nün 'gay' ilan edilmesine kadar varan acayip bir 'cinsel tercih' tartışması popüler hayatımızı sarıp sarmaladı. "Dış güçlerin yeni bir oyunuyla mı karşı karşıyayız?" diye düşünmeden edemiyor insan. Hayır, gay ve lezbiyen örgütlenmesi LAMBDA'ya dernekleşme hakkı veriliyor olsa, diyeceğim ki, "Bu memleket hoşgörü duvarını aşmış, ışık hızına doğru yol alıyor." Ama ortada böyle bir durum da yok. Sanki bir kısım 'resmi gay'lerimiz var, onlar 'hoşgörü' unsuru olarak davetlerden balolara koşuşturup duruyor, televizyonlarda jürilik, gece kulüplerinde yılan dansı yapıyor, gerisi dernek bile kuramıyor... Hakikaten, bizim memleketteki özgürlük meselesine kolaylıkla 'vitrin özgürlüğü' de denebilir. Tabii bu arada, mevcut iktidarı eleştiriyorum sanılmasın, ben bunun genetik bir durum olduğu kanaatindeyim, Orta Asya'dan getirmişiz gibi, Agarta şeysi gibi bir şey... Bizim tarihimizde 'özgürlük' denen nesne vitrinden bir türlü inememiş. Tezgahtar tüm ısrarımıza rağmen tekrarlıyor sanki: "Arkadaşım, o satılık değil! Vitrin süsü!" Amaaaan! Bunları ben mi çözeceğim canım? Antalya'ya gitmek istiyorum. Hazır kene de kalmamış ortamda...