Ahmedinecad bizim buralara gelecek ya, adam şeriatçı tabii, Anıtkabir'e gitmek istememiş, bizimkiler de bir
"hile-i şeriye" uydurmuşlar, resmi ziyaretin adını
"çalışma ziyareti" yapmışlar, böylece Anıtkabir
"tavafı" zorunlu olmaktan çıkmış, Türkİran ilişkileri kurtulmuş! (Şunu
"Necad" mı yazacağız,
"Nejad" mı yahu, bir karar verin!)
Bütün bunlara gülecekleri yerde kızıyorlar bazı arkadaşlar...
Ahmedinecad'a küfür etseler
"Amerikancı" görünecekler, onu pek yapamıyorlar. En fazla,
"İstanbul'da cuma namazı kılacakmış, vay kıro vay" gibilerden küçümsüyorlar (sonra da
"niçin bizim parti hiçbir seçimi kazanamıyor" diye şaşarlar.)
Onun yerine, alavere dalavere, dönüp hükümete giydirmece...
Çok haklı olarak da diyorlar ki, bu iş yalnızca bir mezar ziyaretinden ibaret değildir, ülkemize gelen yabancı bir devlet adamının Anıtkabir'e gitmesi,
"Türkiye Cumhuriyeti'ne saygı belirtisidir" ...
Bu saygıyı da elbette herkesten bekleriz! Buraya kadar tamam. Ama bizim politikacı da Ayetullah Humeyni türbesine gidecek Tahran'a yolu düşerse, onlar da saygı beklerler! Var mısınız? (Devletlerarası ilişkilerde
"mütekabiliyet esası" var ya...)
Bu arkadaşların, kendi kendilerine bazı sorular daha sormaları gerekir...
Niçin herhangi bir çağdaş ve ileri devletin resmi protokolunda,
"yabancıları zorla kurucusunun mezarına götürmek" yoktur?
Daha doğrusu, niçin başka herhangi bir devletin
"şahıs" olarak
"kurucusu" yoktur? Niçin başka herhangi bir devlet, kendi varlığını
"tek adamla" açıklamamakta ve tanımlamamaktadır? Düşman işgalinden kurtarılmış tek ülke
Türkiye midir? Rejim değiştirmiş tek ülke
Türkiye midir? George Washington
"kurucu" mudur yoksa yalnızca
"ilk başkan" mı?
Birkaç kişi var, diyelim... Niçin bu adamların mezarları
"turistik merak alanları" olarak bırakılmıştır da resmi hüviyet kazanmamıştır? Geçen yüzyılda Sovyetler Birliği'ne gelip giden hiçbir resmi ziyaretçinin (hangi siyasi renkten olursa olsun) kolundan tutulup Lenin
"mozolesine" zorla götürüldüğünü ben duymadım.
İsterseniz soruyu şöyle de çevirip sorayım: Niçin o adamların birer mezarı vardır da bunlar
"mozole" değildir?
Diktatörün mozolesi olur, Lenin'in, onun hemen yanında kısa bir süre, üç yıl kadar da Stalin'in... Hitler'in de, Mussolini'nin de olacaktı, savaşı kazansalardı...
İmparatorun mozolesi olur, Avgustus'un, Hadrianus'un (Roma'daki Castel Sant'Angelo'nun dibi...)
Fransa, Napoleon'a bile mozole yapmamıştır da, onu Malul Gaziler Yurdu'nun (Invalides) kilisesinin kubbesinin altına gömüvermiştir. Charles de Gaulle, köyünün kilisesinin avlusunda yatmaktadır.
Ona bakarsanız bana Hitler döneminde
Almanya'da Hitler heykeli de gösteremezsiniz, yalnızca büstleri vardı... Üzerinde Hitler resmi olan hiçbir Reichsmark banknotu da gösteremezsiniz, gamalı haç vardı, o da her
"kupürde" değil.
Siz, Anıtkabir'i tapınağa çevirdiniz, Nutuk'u kutsal kitaba çevirdiğiniz gibi. Her gelip gidenden de, sevsin sevmesin, istesin istemesin, orada
"arz-ı übudiyet" etmesini bekliyorsunuz.
Bu, geri kalmışlıktır,
"batılı" geçinen arkadaşların hiç hoşlanmayacakları üzere
"doğululuktur". Roma'ya resmi bir ziyarette bulunup Octavianus ve Marcus Antonius'la görüşmeler yapan Mısır kraliçesi Kleopatra, kendi tanrıları olmasa, onlara inanmasa bile çeşitli Roma tanrılarının sunaklarında kurbanlar kesmiş, dualar etmişti... Bu, yüce Roma'ya bir saygı gösterisiydi...
Ben aradan 2048 yıl geçtiğini sanıyordum.
Yayın tarihi: 6 Ağustos 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/08/06//ardic.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.