Türkiye, dünya enerji trafiğinin kavşak noktasında bulunuyor. Petrol ve doğalgaz paylaşımında pek çok ülke için,
"Yepyeni bir rol model" oluşturuyor. O yüzden salı günkü yazımızda durum değerlendirmesi yapıp,
"İran ve AB arasında arabulucu mu oluyoruz?" diye yazmıştım.
İran deyip geçmeyin!
İran için bir tarafta
"AB," diğer yanda
"Çin," özel önem taşıyor.
Niye mi?
Gelin, önce Çin'e bakalım.
İran ile Çin artık çok sıkı iki partner. İran, teknolojisini Çin'den alıyor, petrolünü ise Çin'e satıyor. Çin, büyümeye devam ediyor ve büyüdükçe enerji ihtiyacı artıyor. Dolayısıyla iki ülke arasında karşılıklı diyalog gelişiyor. Çin, enerji ihtiyacı arttıkça Ortadoğu'ya yaklaşıyor. Sonuçta dünya enerjisinin
yüzde 70'i Avrasya ve Ortadoğu'da bulunuyor. Eğer bir ülke,
"Stratejik" bir ülke olmak istiyorsa önce
"Enerji güvenlik koridorunu" oluşturacak.
Hatırlatalım. Çin, ABD'den sonra ikinci büyük
stratejik petrol stoklama sahasını kurmaya çalışıyor. Ortadoğu'ya yaklaşıyor, Pakistan üzerinden "limanlar" kuruyor. Görünen o ki, arzusu
"Hürmüz Boğazı'na" inmek!
Az şey mi?
İran için ikinci önemli blok olan AB ise enerjide tamamen dışa bağımlı.
Enerji Şartı Sözleşmesi'yle enerjide arz güvenliğini korumaya çalışıyor. Ancak bu çaba yeterli değil, yeni kanallara, yeni petrol ve doğalgaz boru hatlarına ihtiyacı var.
İran, AB'nin içinde bulunduğu enerji arz güvenlik sorununu çok iyi analiz ettiği için
Türkiye üzerinden AB'ye özellikle doğalgazını ulaştırmaya uğraşıyor.
İşte bu noktada geçen hafta sonu Paris'te toplanan
"Akdeniz İçin Birlik" yolculuğu'nda
Türkiye, "arabulucu" ülke konunuma geldi.
Ancak
Türkiye'nin İran ile ilişkisi ve yaklaşımı ABD'yi etkiler!
Çünkü bu noktada ABD'nin çıkarları ile AB'nin ve Çin'in çıkarları örtüşmüyor, çatışıyor.
Çatışma basit değil!..
Türkiye'nin "Diplomatik, askeri ve ekonomik" kartları aynı anda açan ABD dış politikasının sorun-çözüm tekniğini çok iyi analiz etmesi şart. O yüzden
Türkiye'de ortak akla ihtiyaç var. Sonuçta böyle bir yolculukta ABD,
Türkiye'yi yanında görmek isteyecektir. Abartmıyoruz, bu haliyle, "İran-ABD" politikası
Türkiye'nin iç siyasetini çok çalkayacak, etkileyecek!
Önümüzde "Irak krizi" gibi önemli bir örnek var. 1999-2001'de iç siyasette yaşadığımız süreci hatırlayın! 56'ncı Ecevit Hükümeti, Irak operasyonuna destek vermediği için uzun ömürlü olamamıştı!..
2008'in ilk beş ayında 4 milyar dolar ticaret hacmini yakaladığımız İran ile ilişikilerimizde farklı bir yola girdik. Artık
Washington-Tahran ve
Ankara üçgenine odaklanacağız. Kulislerde, "Tahran, Ankara Büyükelçisi
Gholam Rıza Bagheri'yi geri çekiyor yerine İstanbul eski Başkonsolosu
Bahman Hüseyin Pur'u gönderiyor" yorumları yapılıyor.
Haydi hayırlısı!
Bugünkü Tüm Yazıları
İran krizi, iç politikamızı nasıl etkiler?
Yayın tarihi: 19 Temmuz 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/19//haber,D512CAF2F1F04985B1E91B7665029258.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.