EA
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?EA
Fişlemeyi dahi beceremediler!
Taraf gazetesinde yer alan habere bakılırsa, şu anda
Ergenekon davası kapsamında tutuklu olan eski Jandarma Genel Komutanı Org.
Şener Eruygur'un ofisinde yapılan aramada ilginç belgeler bulunmuş.
Bunlar arasında,
1998 ile
2004 arasında Jandarma'nın medya çalışanları hakkında tuttuğu kayıtlar da varmış.
Bu tip kayıtlara kısaca "
fişleme " diyoruz. Yani Jandarma, gazetecileri fişlemiş.
"
Hukuk devletinde, demokraside böyle şey olamaz " diye
idealistçe bir tartışmaya girmeyeceğim.
Fişlemeler ya da mesela yargıç izni olmadan yapılan telefon dinlemeleri, ben kendimi bildim bileli
Türkiye'de "sıradan olay" kabul edilir.
Daha eskisini de kitaplardan öğreniyoruz: Mesela
Demokrat Parti'yi kuran
Adnan Menderes, 1950 öncesi muhalefetteyken dinleniyor, kayıtlar
CHP ileri gelenlerine teslim ediliyordu.
Bugün belli başlı dört istihbarat birimi var:
MİT,
Askeri İstihbarat,
Jandarma İstihbarat ve
Emniyet. Bunlar hem
'hedef' kişi ve kuruluşları, hem de birbirini izliyor, fişliyor, dosyalıyor.
Bari işlerini hakkıyla yapsalar!
Yani topladıkları bilgiler
doğru, değerlendirmeleri de
makul olsa. Ne gezer!
Yazının başında sözünü ettiğim belgelere göre, gazeteciler hakkında derledikleri bilgilere şu tip notlar düşülmüş:
- "
ABD tarafından enforme edilmekte " (bilgilendirilmekte).
- "
İngiltere ve İsrail tarafından enforme edilmekte. "
- "
Yunanistan tarafından enforme edilmekte. "
Yani hepsi ajan!
Ne söylenirse onu yazıyorlar.
Hepsi doğrudan ya da dolaylı olarak başka ülkeler için çalışmakta!
Elbette yabancı ülkelerin gizli servisleri Türk kamuoyunu etkilemek için çeşitli numaralar çeviriyor. Bunu biliyoruz.
Ama medyanın kalburüstü tüm simaları da mı ajan birader? Olacak iş mi?
Mesela
Türkiye'nin
Avrupa Birliği yolunda yürümesini isteyen her yorumcu,
'İngiliz ajanı' oluyor bu mantığa göre.
1 Mart (
2003 ) tezkeresini desteklemiş olanlar da hiç kuşkusuz ABD için çalışan ajanlar.
Belli ki işlerine gelmeyen fikirleri savunan herkesi işte böyle fişlemişler.
Belge
1998 ile
2004 arasını kapsıyormuş. Ben o zamanlar
magazin ağırlıklı yazıyordum.
Özellikle son iki yıldır (bilhassa
Danıştay saldırısından beri) siyasi meselelere değiniyorum.
Dikkatlerini çekmişimdir. Hemen beni de fişlemişlerdir.
O zihniyetin dosyama ne yazdığını tahmin edebiliyorum:
" Sınır Tanımayan Vatandaşlar, adlı
Malmö merkezli bir sivil toplum kuruluşunun,
Türkiye'de ve
İsveç'te düzenlediği toplantılarda konuşmalar yaptı. Ayrıca
Avrupa Birliği'ni savunuyor. Demek ki İngiltere ve İsveç tarafından enforme ediliyor."
Halbuki işin gerçeği şu: "Sınır Tanımayan Vatandaşlar" fakir ve 'entel' bir kuruluş. Malmö belediyesinin verdiği üç kuruşla idare etmeye çalışan iki kadın tarafından yönetiliyor.
"AB savunuculuğu" derseniz; zaten
Türkiye'nin genel politikası. Hacca gitmek için yola çıkan karınca misali yıllardır debelenip duruyoruz.
Hafızamı yokluyorum da; bugüne kadar mesela bir İngiliz diplomatıyla el sıkışmışlığım dahi yok.
Diyeceğim şu: Bu fişleme ve değerlendirme işini ya doğru dürüst yapın, ya hiç yapmayın.
Belli ki
kalitesiz, kifayetsiz, eğitimsiz elemanlarla çalışıyorsunuz.
Hadi bize atılan çamur umurunuzda değil. Onu anladık da; bari dünyaya rezil etmeyin.
Adamlar, "
Türkiye'de kendine vatansever diyen bir grup var, ama öyle beceriksizler ki; basit bir fişlemeyi dahi beceremiyorlar; ha ha ha! " diye kadeh tokuşturuyordur.
Yayın tarihi: 19 Temmuz 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/19//akoz.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.