kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 19 Temmuz 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
‘Çayda İkinci Hayat’ projesi ile çaydaki kalitenin artması hedefleniyor.

Türk çayına Seylan dopingi

Erkan SEVENLER
Rize'de başlatılan 'Çayda İkinci Hayat' projesi, Seylan tarzı üretim tekniğiyle Türk çayına yeni bir yorum getiriyor. Proje vesilesiyle Türk toplumunun bir numaralı içeceğine mercek tuttuk..
Kahvaltıda, molalarda, annelerin 'çörekli börekli gün'lerinde, akşam yemeğinden sonra, deniz kıyısında, bir vapur sefasında... Eller hep ince belli bir bardak arar; tavşan kanı çayla dolu, sıcacık... Şekerli, şekersiz, limonlu ya da sütlü, artık o sizin tercihinizdir. Türkiye'de kaç kişi sütlü tercih eder, tartışılır ama Türk halkının yüzde 99'unun çayı sevdiği ve her gün içtiği aşikar. Çünkü Türkiye, kişi başına 2.8 kilogramlık çay tüketimiyle dünyada en ön sırada dersek, kimse şaşırmaz herhalde. Peki Türkiye üretimde hangi noktada? Sıralamayı verelim: Hindistan, Çin, Sri Lanka (eski adıyla Seylan), Kenya ve Türkiye. Yani üretimde dünyada beşinci sıradayız ama hâlâ dünya piyasalarında tanınan bir Türk çayı yok. Neden yok? Olabilmesi için ne yapılmalı? Türkiye çay üretiminde kaliteyi nasıl artırabilir? Türkiye'nin çay diyarı Rize'de, tüm bu sorulara cevap bulmak için yola çıkılan bir proje var: 'Çayda İkinci Hayat'. Bu proje, Seylan tarzı üretim tekniğiyle Türk Çayı'na yeni bir yorum getiriyor. 'Türk çayına Seylan dopingi' ile hem iç pazarda tüketicinin beklentilerini karşılayacak biçimde kalitenin artırılması hem de dünyadaki rakiplerle yarışan bir ürün ortaya çıkarılması hedefleniyor.

YÖNTEMLER DEĞİŞECEK Mİ?
Projenin ilk ayağında, üreticilerle yapılan anlaşma var. Üretici projenin hem ilk hem de en önemli ayağı. Çünkü kaliteli siyah çay için özenle yetiştirilmiş ve toplanmış yeşil yaprak, yani hammadde gerekiyor. Firma ve üretici arasındaki anlaşma bir centilmenlik anlaşması. Üreticiden istenen; çayın üstteki körpe yaprakları ve tomurcuğu, sektörde iki buçuk ve üç buçuk yaprak olarak ifade ediliyor. 'Buçuk' terimi tomurcuk için kullanılıyor. Çaylar iki buçuk ya da üç buçuk yaprak kuralına uygun olarak toplandıktan sonra ezilmeden ve zaman kaybedilmeden fabrikaya ulaştırılıyor. Fabrikadaki ilk işlem soldurma. Bu işlem yaklaşık 12 saat süyor. Kırılganlığı azalan çay yaprakları artık kıvrılmaya hazır. Parçalanmadan kıvrılan yaprakların bir sonraki durağı çayın gerçek lezzetini kazandığı fermantasyon bölümü. Sonra yapraklar boyutlarına göre ayrılıyor. Kurutmanın ardından da saplardan ve çöplerden temizlenerek, her bahçe ürünü ayrı ayrı, tüketicinin her zaman aynı aromadaki ürüne ulaşabilmesi için dikkatle harmanlanıyor. Regüstasyon olarak adlandırılan tadım ile de üretim noktalanıyor. Üretim sürecinin her adımı tüketicinin aldığı ürünün daima aynı kalite ve lezzette olmasına hizmet ediyor. 'Çayda İkinci Hayat' projesinde, yaprakların işlendiği fabrikada son teknoloji kullanılıyor. Projenin mimarlarından Çay Uzmanı Dr. Hamit Vanlı'ya göre Türkiye'nin çay bitkisi kaliteli ama üretim teknikleri yetersiz. Dr. Hamit Vanlı Türkiye'nin kaliteli çay yapraklarının üretim tarzı yüzünden dünya piyasalarına açılamamış olduğunu düşünüyor. Vanlı, "Biz ancak 1980'li yıllarda, dünyadaki üretim süreçlerini gözlemlemeye başladıktan sonra, bizim yöntemlerimizin dünya piyasasında rekabet edemeyecek nitelikte olduğunu gördük. Bu noktada şu da önemli: Türk halkının çay içme alışkanlıklarını belirleyen bizim üretim yöntemlerimiz olmuş. Ne üretmişsek, bizim halkımız onu içmiş. Uluslararası piyasaya baktığımız zaman, bizim üretim biçimimizin dünyada bir örneği daha olmadığını görüyoruz," diyor. Bu sebeple Vanlı'ya göre 'Çayda İkinci Hayat' önemli bir dönüm noktası ve Türk çayını uluslararası raflara taşıyabilecek bir üretim dönüşümünün öncüsü.
Haberin fotoğrafları