kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Temmuz 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
EMRE AKÖZ

'Kayseri milliyetçiliği'

Bugün gündeme çevreden bakalım. Geçenlerde bir mesaj geldi. Kayseri Genç Sanayici ve İş Adamları Derneği'nin (GESİAD) 'Bakış' adlı dergisi için röportaj yapmak istiyorlardı. 'İsterseniz ben geleyim' dedim.
Böyle dedim çünkü 'Anadolu Kaplanları'nın durumunu merak ediyor, bizzat görmek istiyordum.
'Anadolu Kaplanları' 1990'larda ortaya atılan bir tabir. Turgut Özal'ın reformlarıyla Türkiye'de büyük bir dışa açılma, dünyayla rekabete girme hamlesi başladı.
Böylece Anadolu'nun çeşitli yerlerinde, mesela Konya'da, Denizli'de, Gaziantep'te fabrikalar kuruldu, ticaret hızlandı, kentler gelişti.
Bu süreçte mucizevi bir gelişme gösteren girişimcilere 'Anadolu Kaplanları' adı verildi. 'İş bilir' Kayserililer de kaplanların önde gideniydi.
Haber ve istatistiklerden izlemeye çalıştığım Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün memleketi nasıl bir yerdi? Kayserililer nasıl insanlardı?
Kayseri'de gayet yoğun iki gün geçirdim. GESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Dengiz ve Genel Sekreter Namık Subaş sağ olsunlar büyük ilgi gösterdiler.
* Bilhassa genç girişimcilerle bir araya gelerek uzun sohbetler ettik.
* Kentin lokomotifi, ünlü Boydak ailesinin tekstil fabrikasını (BOYTEKS) Yönetim Kurulu Başkanı Memduh Boydak ile birlikte gezdik.
* Kent müzesini, Gazeteciler Cemiyeti'ni ve Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Doç. Hamza Çakır'ı ziyaret ettik.
* Fakültenin televizyonunda 'internet haberliğini', yerel kanal Elif TV'de ise gündemi tartıştık.
İşte birkaç izlenim:
Geçen gün de yazdığım gibi Kayserililer, Türkiye'nin her meselesini anında takip ediyor, fikir geliştiriyor, tavır alıyor.
"Şu konuda ne diyorsunuz" diye sorduklarında, konuyu zaten enine boyuna tartışmış oluyor, sadece sizin fikrinizi merak ediyorlar.
Bu güçlü etkileşimin ardında 'oturma odası' ya da 'oturma grubu' geleneği var. Sosyal bilimlerde bu tip gruplara 'Communities of Learning' deniyor: 'Öğrenme Topluluğu' diye tercüme edebiliriz.
Mesela Japonya'da bir şirkete aynı dönemde girenler bir grup oluşturur. Grubun üyeleri şirket içinde yükselirken, yıllar boyu bir araya gelerek güncel konuları tartışır, bilgi alışverişinde bulunurlar.
ABD'de öğrenme topluluğunun temeli meslektir. Aynı işkolunda çalışanlar mesai çıkışı barlarda, kafelerde bir araya gelerek aynı şeyi yapar.
Kayseri'de ise bu bir gelenek: Hemen herkesin bir oturma grubu var. Genellikle haftada bir kez toplanarak uzun uzun sohbet ediyorlar.
Sohbetler eskiden yerel konuları kapsıyormuş. Şimdi ise dışa açılmış durumdalar. 'Ergenekon dostu' gazetecileri de konuşuyorlar, Afrika'daki iş olanaklarını da.
İstanbul'da, Ankara'da ya da yurtdışında okuyan gençler Kayseri'ye dönerek, işlerin başına geçiyor.
Dedelerinin, babalarının kurduğu işletmeleri geliştirme azimleri hemen hissediliyor.
İlginç bir özellikleri de 'bireysel çıkar' ile 'kentsel çıkarı' harmanlamaları. Elbette hepsi serbest piyasa oyuncuları olarak büyümek istiyor. Ama o büyümeyi, Kayseri'nin gelişmesiyle birlikte düşünüyorlar. (Buna 'Kayseri milliyetçiliği' diyelim mi?)
Mesela diğer kentlerdeki ekonomik gelişimi takip edip Kayseri ile kıyaslıyorlar. Kendi kentleri öndeyse, bundan müthiş gurur duyuyorlar.
Laf uzadı. Burada keseyim. Kayseri izlenimlerine tekrar döneceğim. Çünkü çok öğretici!