Kadın güzel ve ünlü, adam da yakışıklı ve İtalyan olunca, onların derdi hepimizin oluyor işte... Spiker Burcu Esmersoy, kocası Massimo'yu terk etmiş. Massimo da buna fena içerlemiş, boşanma davasını açıvermiş. Evlilik bu... Başlaması ne kadar doğalsa, bitişi de o kadar normal. Bu iki insan da bizi hiç ilgilendirmemesi gereken nedenlerle bakmışlar ki artık birbirlerini mutlu edemiyorlar, efendi gibi takmışlar sepetleri kollarına... Ama işte dedim ya, biri çok güzel, diğeri çok yakışıklı olunca, "Nasıl olur yahu? Birbirine bu kadar yakışan iki insan nasıl ayrılır?" derdindeyiz. Ben mesela, Angelia Jolie ve Brad Pitt'in de bir yastıkta kocamasını çok istiyorum. İki sanat harikası yaratık! Bol bol da çocuk yapsınlar hatta... Şekilsiz adamların, kadınların ellerinde mundar olmasınlar. Çünkü hep öyledir ya... Nerede var bir dünya güzeli kadın, bakarsın, yanında evrimini tamamlamamış bir adam... Nerede var bakmaya doyulmayası bir yakışıklı, yanında Chucky'nin gelini! Yok yokkkk! Fiziksel çirkinlikten bahsetmiyorum. Ne haddime... Hani içinin fesatı yüzüne vurmuşlar vs. benim dediğim!! Neyse, "Allah insana çirkin şansı versin," sözü boşuna edilmemiş yani. Gerçi bugün konu "Bir güzeli bir güzele versinler..." değil. Mevzu, bir evlilikte kapıdan içeri mutsuzluk girip çöreklendiyse, arka kapıdan sessiz sedasız toz kaldırmadan çekip gitmeyi bilebilmek. Bak işte Burcu'ya... "Evli kadın bu toplumda saygı görür, üstelik bulmuşum cillop gibi İtalyan'ı, oturayım oturduğum yerde, evliymiş gibi yapmaya devam edeyim," demedi.
GÖZ BAŞKASINA KAYABİLİR
Ki artık biliyorsunuz bir yandan evlilik kurumuna, sanki çok matah bir statü sembolüymüşcesine sümük gibi yapışıp, diğer yandan da "Evde heyecan yok, ben de dışarıda arıyorum, napiim?" dendiği için, garip garip yeni medeni haller üretilmeye başlandı: "Evliyim, ama uygunum," gibi! Ben giderek tüm dünyada yayılan ve neredeyse artık resmi olarak kabul görecek bu tanıma çok sinirleniyorum. (Bunların bir de web siteleri vardı değil mi?) Ayrıca ne var yani, evlilik, daha doğrusu aynı evin içinde yaşamak, eğer ortada çok sağlam bir sevgi bağı yoksa, gerçekten bir süre sonra kâbusa dönüşebilir. Ve insanın gözü-gönlü bir başkasına kayabilir. Buna kimsenin sözü yok, olamaz da. Hepimiz insanız, arada şaşarız. Ama bu gönül kayması durumunda da yapılacak tek doğru ve onurlu eylem, kontağı kapatıp, yola tekrar bekâr devam etmektir. Ama tabii, tıpkı fındık reklamındaki gibi: Yerse! Yemiyor tabii... Zor geliyor. Oooh ne güzel, hazır bir düzen var. Eşe dosta karşı yanında bir 'eş' var. Şimdi kim uğraşacak; ailelere boşanma konusunu açmak, avukat tutmak, malları paylaşmak, yeni bir düzen kurmak, yeni bir hayata hem de 'tek başına' başlamak... Kolay mı? Değil tabii... Hem de nasıl zor. Hem de nasıl yürek, cesaret ister. Ama bütün bunlar 'yemeyince' en kolayı ne? Kâğıt üzerinde ve görünürde evli, evin dışında pis zamparayı oynamak... Zampara deyince, sadece erkeklere yükleniyorum sanılmasın. Kadının da zamparası vardır. Ve hatta onlar çok daha tehlikeli gazdır!
AŞK SAYGI İSTER
Biz yazının sonunda, tekrar en başa dönelim. Bana bu yazıyı yazdıran Burcu'yla Massimo'ya... İtalyan damat ayrılığın ardından, "Ben Burcu'ya güvenmiştim ama o evi terk etti," şeklinde sitemlerini dile getirmiş. Eh Massimo'cuğum, karın evi terk edecek kadar gözü karartana kadar, senin de elin armut toplamadı herhalde değil mi? Kimse poposuna rahat, huzur battığı, mutluluktan orta yerinden yarıldığı için yuvasını dağıtmaya kalkmaz. O güzel kadının da vardır bir bildiği... Ben kendisini sessiz sedasız kapıyı çekip gidebildiği, ilişkisini malzeme yapmadığı, ağzını kapalı tutmayı bildiği ve bitmiş bile olsa aşka gereken saygıyı gösterebildiği için kutluyorum. Aferin Burcu sana!
Yayın tarihi: 4 Mayıs 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/04/pz/haber,5822CE59D1A04251AD6BBAEECAFD7631.html
Tüm hakları saklıdır.