"Futbol basit bir oyun; 22 kişi 90 dakika boyunca bir topun peşinden koşuyor ve sonunda hep Almanlar kazanıyor!" İngilizler'in en ünlü milli oyuncularından Gary Winston Lineker böyle demişti. 1990 Dünya Kupası'nın yarı final maçında Almanya'nın İngiltere'yi elemesinin ardından.
Lineker'in kehaneti önceki gece Basel'deki maçta bir kez daha doğru çıktı.
Olsun. Maçı Almanya kazandı ama gönülleri Türkiye fethetti.
Hayır, laf olsun diye veya teselli niyetine söylemiyoruz. Gerçekten
Euro 2008 sayesinde Avrupalılar'ın Türkiye'ye bakışında, Türkler'le ilgili yargılarında -
veya önyargılarında-müthiş bir değişim meydana geldi. Bunu anlamak için medyadaki Türk Milli Takımı'yla, Türk seyircilerle ilgili haberlere ve yorumlara okurlardan gelen tepkilere göz atmak bile yeterli.
Örneğin, "Le Monde" gazetesi, çeşitli internet sitelerindeki (Yahoo'dan Eurotopics'e kadar) ve Avrupa basınındaki (Corriere della Sera'dan Dagens Nyheter'e kadar) Türkiye tartışmalarını konu alan bir haber yayınladı.
Tartışmaların özü şu: "Türkiye eğer Avrupa kıtasında yer almıyorsa, Euro 2008'de işi ne?" (Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin "Türkiye coğrafi olarak Avrupa'nın bir parçası değil. Bize okulda öyle öğrettiler" sözüne gönderme yapılıyor.)
Çok sıkı dostlarımız var Buyurun habere gönderilen okur tepkilerinden seçmeler:
- "
UEFA yöneticilerinin AB liderlerinden çok daha akıllı ve ileri görüşlü oldukları belli. "
- "Cahillerin Türkiye karşıtı duygularını kaşıyacağınıza, neden önyargıların kırılmasına katkıda bulunmuyorsunuz? Neden Türk Milli Takımı'nın taraftarlarını ve Türkiye'nin destekçilerini konu alan bir haber hazırlamıyorsunuz?" (Le Monde'a sitem)
- "
Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili tartışmalar cehalet ve aptallıktan başka bir şey değil. Ve öne sürülen gerekçeler de yabancı düşmanlığına dayanıyor. Aklı başında Avrupalılar ırkçılığın bu yeni biçimine karşı mücadele etmeliler."
- "Başkalarına ders vermeye bayılan Avrupalı ukalaları yerin dibine batıran Türkiye'ye bravo.
Durun bu daha başlangıç; Türkiye'yi tanıdıkça daha ne sürprizlerle karşılaşacaksınız. "
Hepsi bu değil; düşünün, Türkiye karşıtlığının tavan yaptığı Avusturya'da bile hava değişiyor. İşte "Die Presse" gazetesinden bir alıntı:
"Bu yazın değişmez sloganı muhtemelen 'Türkiye, Türkiye' olacak.
Türkiye'nin zaferlerini Viyana sokaklarında kutlayanlar yalnız Türkler değildi. Birçok Avusturyalı da olumlu havanın etkisinde kalarak Türkler'le sokaklarda dans etti, klakson çalan arabalara alkış tuttu ve Türk lokallerinde ikram edilen rakıyı içti. Gerçekten de Türkler birdenbire herkesin sevgilisi oluverdi. Okuyucular Kronen Zeitung'ta (Not: Avusturya'nın en çok satan gazetesi. Amansız Türkiye karşıtı) bile Türkler'i öven yazıları görünce şaşırdılar. Örneğin gazetenin bir yazarı 'Ben de Türk olmak isterdim' diye söze başlayarak, Türk Milli Takımı'nı 'Avrupa Şampiyonası'nın eşitlik ve denge unsuru' diye göklere çıkardı."
Euro 2008'in AB'ye etkisi Millilerimiz'in yarattığı bu olumlu hava Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkan Avrupa halklarında kalıcı etki yapabilir mi? Türkiye'nin AB'ye katılım sürecine yardımcı olabilir mi? Bu soru da Uluslararası ve Stratejik İlişkiler Enstitüsü" yöneticisi, "Futbol ve Küreselleşme" adlı kitabı geniş yankı uyandıran Pascal Boniface'a yöneltildi. Yanıtı şöyle:
"Evet. Futbol sayesinde Türkler'in sadece Avrupa'da var oldukları değil, Avrupa'da başarılı oldukları da ortaya çıktı. Ayrıca onları aramızda görmeye alıştıkça, bizden hiç de farklı olmadıklarını göreceğiz. Belki önyargılar kırılacak. Türkiye'nin sportif başarıları AB üyeliğinin objektif kriterlerini değiştirmeyecek elbette ama sübjektif kriterlerde olumlu anlamda etki yapabilir."
Fatih Terim'in dediği gibi, "Yıllar sonra bile 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası denince akla gelen ilk takım Türkiye olacak." Ve de Türkiye'nin Avrupa'nın ne önemli bir aktörü olduğu artık belleklere kazınacak. Yaşasın Türkiye!
Yayın tarihi: 27 Haziran 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/27//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.