Cumartesi gece yarısından sonra, Slovak hakem Lubos Michel'
in Hollanda-Rusya maçını bitiren düdüğü çalmasıyla birlikte bir gülme krizine tutulduk. Allah'tan evde kimse yoktu (Hane halkı sayfiyede; köpekler ve papağanlar dahil), yapayalnız olmanın sorumsuz rahatlığıyla makaraları koyuverdik.
Bu kahkaha tufanına birbiriyle zerrece ilgisi yokmuş gibi görünen ama aslında aralarında yumurtatavuk ilişkisi kadar hayati bir etkileşim bulunan iki çağrışım yol açtı:
Euro 2008'deki son tablo ve Fransız iktisatçı Jacques Attali'nin son teorisi. Fransa eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın yanından hiç ayırmadığı danışman olarak ünlenen, günümüzdeki Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'ye de ekonomik büyüme reçeteleri hazırlayan Attali, daha önce de bir yazıda söz ettiğimiz teorisinde AB'nin geleceğinin olmadığını savunuyor ve ülkesinin yöneticilerine şu öneride bulunuyor:
"Fransa dünyaya geniş pencereden bakmalı ve dünya sorunlarını hangi ülkelerle birlikte göğüsleyebileceğini kendine sormalı. Bize göre üç aday var: Almanya, Rusya ve Türkiye. Hepsi eski düşmanlarımız ama aynı zamanda hepsi gelecek için birer tehdit ve birer şans."
Attali'ye göre, AB bir yana bırakılıp Fransa ile bu üç ülke arasında yeni ortak gelecek için bir ortaklık kurulmalı. Adını da koyuyor üstat: FART. Yani Fransa'nın F'si, Almanya'nın A'sı, Rusya'nın R'si, Türkiye'nin T'si. İşte Cumartesi gece yarısından sonra Slovak hakem Lubos Michel'in son düdüğüyle Euro 2008'de yarı finale kalan takımlar tablosuna bakarken, şeytan Attali'nin FART'ını hatırlatıverdi:
Son dörtte A (Almanya) var, R (Rusya) var, T (Türkiye) var. Peki, F (Fransa) nerede? Evinde. Küçük dertleriyle boğuşuyor ve Cumhurbaşkanı'nın kişilik zaaflarının doğurduğu sorunlar yüzünden içeridedışarıda herkesle didişiyor.
"F" önce haddini bilmeli Alın son örnek: İrlanda'nın Lizbon Antlaşması'nı referandumla reddetmesinin faturasını, AB Komisyonu'na kesmeye kalkıyor. Komisyon Başkanı Jose Manuel Barroso'ya doğrudan yüklenemediği için Komisyon'un tarımdan sorumlu üyesi Peter Mandelson'u (İngiliz) hedef alıyor. Neymiş; Dünya Ticaret Örgütü'ndeki (DTÖ) müzakereler sırasında, AB'nin sığır eti ve süt ürünleri ithalatında gümrük vergilerini indirme ve üretim kotalarını düşürme taahhüdünde bulunarak İrlandalı çiftçileri kızdırmış ve "Hayır" oyu vermeye yöneltmiş. Oysa İrlanda Hükümeti, DTÖ'nün kararlarını asla uygulamayacağı güvencesi verince, üretici birlikleri ve lobileri referandumda "Evet" cephesine katıldı. Yani,"Hayır"ın kazanmasında çiftçilerin pek vebali yok.
Zaten Mandelson da Sarkozy'nin açıkça işaret etmekten korktuğu asıl hedefinin Barroso olduğunu bildiği için, "Bu tür hücumları savuşturacak kadar geniş omuzlara ve kalın posta sahibim" diye gülüp geçiyor.
Sakın "
FART ayrı şey, Euro 2008'
in son dörtlüsündeki ART ayrı şey "
yanılgısının tuzağına düşmeyin. Bireysel yetenek ile ortak çabanın bileşimi olan futbol; çağımızda hem ulusların güçlerini, hem de ülkelerin ittifakını (En azından yakınlıklarını) ve de halkların kardeşliğini yansıtan ayna işlevini görüyor.
Yoksa, niye tek Rus vatandaşının bile yaşamadığı semtimizde cumartesi gece yarısından sonra Rusya'
nın zaferini kutlayan uzun konvoylar oluşsun ve Türk Milli Takımı'nın zafer gecelerini aratmayan coşku yaşansın ki? Taban yeni dünya düzeninde Türkiye'nin yeni dostlarını, yeni stratejik ortaklarını işaret ediyor ya da en azından o yönde yeni açılım beklentilerinin mesajını veriyor.
Hem sonra, Attali'nin de dediği gibi, siyasi güç ekonomik güce bağlıysa, futbol bunun en somut göstergelerinden biri değil mi? Buyurun: Dünyanın en önemli hukuk bürolarından "Deloitte and Touche"un araştırmasına göre, futbolun yarattığı iş hacmi 312 milyar avroya ulaşıyor. Bu da yuvarlak meşin sektörünü gezegenimizin 17'nci büyük ekonomisi yapıyor. Türkiye'nin hemen ardından!
Ve bu sektörün en muhteşem şölenlerinden birinde FART'ın ART'ı yollarına devam ediyorlar. F'si ise komplekslerinin, kof gururunun, Napolyon bozuntusu liderinin temelsiz ihtiraslarının pençesinde kıvranıp duruyor.
Sonra da Attali bize FART'
ı yutturmak için binbir dereden su getirmeye çalışıyor. Hadi canım sen de.
Yayın tarihi: 23 Haziran 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/23//haber,71C39B05D0B643ED9B7614FBE65C57B6.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.