Bahçeli'den AK Partili Fırat'a sert tepki
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'a sert tepki gösterdi.
Fırat'ın açıklamalarının her yönüyle yüz karası ve utanç vesilesi olduğunu ifade eden Bahçeli, "Burada temel sakatlık bugünkü krizle cumhuriyetin başlangıç yılları arasında kurulmaya zorlanan sebep sonuç ilişkisidir. En büyük özelliği söylediklerini sıkışınca inkar eden bir siyaset anlayışının temsilcisi olan bu kafanın bu yöndeki çabaları çirkin yüzlerini artık saklayamayacaktır."diye konuştu. Başbakan Erdoğan'ın kapatma davasının açılmasının ardından sergilediği profilin, demokrasi, milli irade ve rejim derdine değil kendi derdine düşmüş bir siyasetçinin görüntüsü olduğunu belirten Bahçeli, "Başbakan Erdoğan esmiş, gürlemiş ancak bunun arkasından tek damla yağmur gelmemiştir" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Meclis grup toplantısında son siyasi ve ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Yaşanan yüksek ateşli ve gerilimli kriz ortamının tehlikeli bir mecrada giderek ağırlaşmakta olduğunu, bunun Türkiye'ye çok ciddi bir siyasi ve toplumsal fatura çıkaracağını ifade eden Bahçeli, "sorumlu ve basiretli siyasetin yerini küçük hesaplara dayalı bulanık suda balık avlama siyaseti almıştır." dedi. Yaşanan süreçte, TBMM'nin gelişmeleri seyirci gibi izlemekle yetindiği eleştirisinde bulunan Bahçeli, "Türkiye Büyük Millet Meclisi, adeta kaderci bir anlayışla bu konuda tam bir atalet içine girmiştir. Siyasi diyalog kanalları açılamamış, demokratik rejimin geleceği şahsi hesapların ve ihtirasların ipoteği altına sokulmuştur" diye konuştu.
"AKIL TUTULMASI DEĞİL VİCDAN TUTULMASI"
Bahçeli, grup konuşmasında TÜSİAD'ın konvansiyon önerisini de eleştirdi. Türkiye'nin bugün çok büyük tehlikelere açık, çok ciddi bir bunalımla karşı karşıya olduğunu ifade eden Bahçeli, sivil toplum örgütlerinin krizden çıkış sürecine doğru tespit ve teşhislere dayalı bir değerlendirme yaparak katkıda bulunabileceklerini ifade eden Bahçeli, şunları söyledi:
"Bu yapılmaksızın siyaset sahnesinde yaşananların adı doğru konulmaksızın, bunları "kör döğüş' olarak nitelendirmenin ve sorumluluk açısından muhataplarını açıkça belirtmeden birçok siyasetçinin vahim bir "akıl tutulması' yaşadığını söyleyerek anonim ve toptancı suçlamalarda bulunmanın, "fikri namus ve vicdan tutulması' olacağı unutulmamalıdır. Bugün yaşananların baş sorumlusu olan Başbakan'ı ve hükümetini adres göstermeden, muhatabı belirsiz ortalama suçlamalarla sorumluluğu herkese seyyanen paylaştıran bir yaklaşım, krizden çıkışa hiçbir katkıda bulunamayacağı gibi bunun ciddiye alınması da herhalde beklenemeyecektir."
Bugüne kadar şahsi ve kurumsal çıkar hesaplarıyla Türkiye'nin her alanda adım adım bir çöküntü ve kriz ortamına sürüklenmesine ses çıkarmayanların şimdi yapmaları gerekenin dürüst ve namuslu bir vicdan muhasebesi olduğunu ifade eden Bahçeli, Türkiye'nin en geniş uzlaşma ile anayasanın yenilenmesine ihtiyacı olduğunu ancak bunun siyasi istikrarın hüküm sürdüğü bir ortamda yapılabileceğini söyledi. Bugün yaşanan kriz ortamında kapsamlı bir anayasa değişikliği için vazgeçilmez ön şart olan siyasi istikrardan bahsedilemeyeceğini söyleyen Bahçeli, "hal böyle iken siyasal ve toplumsal mutabakatı sağlamak için ilk adım olarak anayasa değişikliği önerisiyle ortaya çıkmak ve bunun için ABD ve AB'den alınan ve Türkiye'nin bünyesine yabancı konvansiyon modellerini tartışmaya açmak olsa olsa basiret ve öngörü tutulması olarak görülecektir. Bu konuda kuruluş amaçları ve faaliyet alanları dışında hiçbir kurum ve kuruluşun kendisine özel misyon biçmeye çalışmasının ve kendisini yasama erki yerine koymasının meşru bir temeli olmayacağı unutulmamalıdır" diye konuştu.
"BAŞBAKAN KENDİ DERDİNE DÜŞTÜ"
Yaşanan çıkmazın en büyük sorumlusunun Başbakan olduğunu belirten Bahçeli, Erdoğan'ın vakit çok geç olmadan ülkesini ve milletini şahsi ve parti hesaplarının önünde tutan bir durum değerlendirmesi yapması gerektiğini söyledi. Milli irade ile yargıyı karşı karşıya getirmenin hiç kimseye fayda sağlamayacağını kaydeden Bahçeli, Erdoğan'a şu sözlerle yüklendi:
"Başbakan'ın bu süreçte sergilediği profil, demokrasi, milli irade ve rejim derdine değil, kendi derdine düşmüş bir siyasetçinin görüntüsüdür. Başbakan Türkiye'nin geleceğini değil kendi siyasi geleceğini kurtarmak ve ne pahasına olursa olsun dokunulmazlık zırhına bir şekilde tutunmak için çırpınmaktadır. Bu uğurda Türkiye'yi, demokratik rejimi ve partisi feda etmeye hazırdır. Bağımsız aday olma arayışlarına girilmesinin arkasında, kendi kurtarma psikolojisi yatmaktadır. Başbakan'ın hazır olduğunu söylediği alternatif planların tümü, kendisini kurtarmayı amaçlamaktadır. Krizden çıkış arayışlarında kendisini kurtaracak dokunulmazlık kapısı yoksa, Başbakan da bu çabalarda yoktur. Başbakan bunun kendisine hayır getirmeyeceğini, demokrasi dışı zorlamaların Türkiye'ye büyük bir kötülük olacağını artık idrak etmelidir.Türkiye'nin ihtiyacı olan Başbakan'ın oyun planı değil, demokrasinin kurtuluş planıdır."
Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın yaşanan süreçte Meclis'in iradesine ipotek koymanın milli iradeye tavır almak olduğunu söylediğini ancak Meclis'in hangi somut adımları atması gerektiği konusunda sessiz kaldığını da ifade ederek "Başbakan Erdoğan esmiş ve gürlemiş ancak bunun arkasından tek damla yağmur gelmemiştir. İçi boş bir milli irade edebiyatı yapan Başbakan, kendi tanımıyla kabul edilemez olan milli iradeye müdahale karşısında, 340 kişilik meclis çoğunluğuyla ne yapacağını açıkta bırakmış ve bu konuda somut ve kararlı bir tavır alma cesaretini gösteremeyerek milletin emanetinden ve bunun korunmasından ne anladığını bir kere daha gözler önüne sermiştir" dedi.
SENARYOLARI DEĞERLENDİRDİ: EVDEKİ HESAP ÇARŞIYA UYMAYABİLİR
Devlet Bahçeli grup konuşmasında, AKP'nin kapatma davasının ardından gündeme gelen senaryoları da değerlendirdi. Senaryoların bir bölümünün AKP kaynaklı olduğunu belirten Bahçeli, "evdeki hesabın her zaman çarşıya uymayabileceği" uyarısında bulundu. Siyasetin en kötü durum senaryosuna şimdiden hazırlıklı olması gerektiğini belirten Bahçeli, şöyle konuştu:
"Sert fırtınaların eseceği böylesine kaygan bir zeminde, bu konularda önceden yapılan planların sorunsuz biçimde uygulamaya konulmasında bazı güçlüklerle karşılaşılması çok muhtemeldir. Kapatılan bir siyasi partinin devamı niteliğinde yeni parti kurulamayacağını amir Anayasa hükmü de bu süreçte hesaba katılması gerekecek bir hukuk süzgecidir. AKP'nin kapatılması halinde bundan sonra başlatılacak yeni bir parti çatısı altında toplanma süreci, bu açıdan hukuki sorunları beraberinde getirebilecektir. Yasak kapsamı dışında kalacak milletvekillerinin yeni partiye topluca katılmaları, yapılacak bir erken genel seçimde topluca aday olmaları ve bu yeni parti oluşumunun yasaklı başbakan tarafından yönlendirilmesi yeni bir kapatma davası için hukuki karine olabilecektir. Fiil ve eylemleriyle partisinin kapatılmasına neden olan ve siyasi yasaklı olarak beş yıl süreyle başka bir partinin üyesi ve yöneticisi olamayacak bir kişinin, bağımsız aday olarak yeniden Meclis'e girmesi ve siyasi yasaklıyken, parti dışından Başbakan olmasının ortaya çıkaracağı garabet ve demokratik rejim açısından doğuracağı tepki ve sonuçlar da üzerinde çok iyi durulması gereken bir faktör olacaktır."
FIRAT'A SERT TEPKİ
Bahçeli, konuşmasında, Atatürk devrimlerinin Türk toplumu üzerinde travma yarattığını söyleyen AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'a da tepki gösterdi. Fırat'ın beyanlarının yüz kızartıcı ve utanç vesilesi olduğunu ifade eden Bahçeli, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluş esaslarına meydan okuyan bu şahıs; Türkiye'de bugün yaşanan kaosun sorumlusu olarak Atatürk dönemini suçlamak cüretini göstermiş ve ümmetten milli devlete geçiş sürecini bir travma olarak nitelendirerek, cumhuriyetle sorunlu ve kavgalı geçmişinin hıncını bu hezeyanlarla dışa vurmuştur. Burada temel sakatlık bugünkü krizle cumhuriyetin başlangıç yılları arasında kurulmaya zorlanan sebep-sonuç ilişkisidir. En büyük özelliği söylediklerini sıkışınca inkar eden bir siyaset anlayışının temsilcisi olan bu kafanın bu yöndeki çabaları çirkin yüzlerini artık saklayamayacaktır." Diye konuştu.
"BUNLAR SİYASETTEN TASFİYE EDİLMEDİKÇE TÜRKİYE ÖNÜNÜ GÖREMEYECEK"
Devlet Bahçeli, yaşanan sürecin "varlık nedenleri demokrasi olan siyasi partilerin, bunu katletmek için yarışa girdikleri toplu bir siyasi iflas tablosu' olduğunu savunarak, dış müdahalelere kesintilere ve ara rejim heveslerine karşı korumaya çalıştıkları demokrasinin içerden katledildiğini söyledi. Sorumsuz siyaset anlayışının Türkiye'ye vereceği hiçbir şey kalmadığını ifade eden Bahçeli, "milli vicdanda mahkum olan bu zihniyetler siyaset sahnesinden tasfiye edilmedikçe Türkiye önünü göremeyecektir. Belki bazı siyaset tacirleri için son yurdumuz Türkiye ile ilgili bir gelecek ve ikamet planları olmayabilir. Sığınmayı düşündükleri yerlerde yaşamayı içlerine sindirenler çıkabilir. Ancak biz Türk milleti olarak ne pahasına olursa olsun buradayız" dedi.
"SOSYAL KENELERİN YOL AÇTIĞI ADALETSİZ YAPI"
Bahçeli grup toplantısında ekonomideki gelişmeleri de değerlendirdi. İşsizlik oranının yüzde 10.7'ye çıktığını belirten Bahçeli, "konunun ciddiyetini anlamaktan tamamen uzak olan AKP hükümeti, başka mecralarda kendi yandaşlarını devlet imkanlarıyla zenginleştirmekle meşguldür. Başbakan Erdoğan ve aziz milletimizden geçinen sosyal kenelerin yol açtığı adaletsiz yapı içinde, işsizin, mağdurun sesi ne hazindir ki duyulmamaktadır" dedi.
ANKA
Yayın tarihi: 24 Haziran 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/24//haber,74E945A714B84FF9858E4915AD5B8E0D.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.