Bahriyeli, açık denize yol aldı mı her türlü maceraya açıktır.
Ne zaman hangi sürprizle karşılaşacağı belli olmadığı için, mücadele içinde kaderci bir yanı vardır.
Belki de bundan dolayı görünümü de kara insanı gibi sert değil, daha sakindir...
Ta ki fırtınayla karşılaşıncaya kadar.
O an her şey tersine döner...
Milli Futbol Takımımızın Avrupa Kupası'ndaki mücadelesi de uzak denizlerde mücadele veren bahriyeliye benziyor.
Ne zaman fırtınayla karşılaşsa, gemisini kurtarmak tüm gücünü ortaya koyuyor.
Bir an çöken ruh halini, ondan daha hızlı yükselen adrenalin canlandırıyor.
Belki Deniz Tanrılarının Tanrısı Poseidon'un da desteği ile büyük dalgaları aşıp bir başka limana ulaşmayı başarıyor.
Deryayı bilmeyen balık Dedik ya futbolumuz da denizciliğimize benziyor.
En çok seyrettiğimiz, içinde olmaya can attığımız, her şeyini bildiğimizi farz edip de bilmediğimiz bir spor...
Hani, üç yanı denizle çevrili olup da teknede et mangal yapmamıza benziyor futboldan anlamamız...
Sanılıyor ki tekne gibi, takımı da tek kaptan götürür...
Oysa miçosundan, çarkçısına, aşçısına kadar geniş bir ekibin işbirliği sonucu başarının elde edildiğini bilen fazla değildir.
Belki ondandır Nazım Hikmet'in, "Derya içinde olup da deryayı bilmeyen balıktan da tuhafız..." dizesi.
Ancak, bu kadar badireye, sakatlığa, cezalılara rağmen yarı finale yükselmek her deryayı bilenin kolay başarabileceği iş değildir.
Bundan dolayı Milli Takımı kutlamak gerekir.
Ancak bu denizi anladığımız anlamına gelmez.
Kıyı kentinde doğanımızın bile yüzü karaya dönüktür.
Nitekim, önceki gün Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda Atatürk Rölyefi'nin açılış töreni sonrası sohbetimizde Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç da aynı konudan yakındı.
İlk öğretim çağındaki çocuklara denizcilik sevgisini aşılamak için yeni bir proje başlatmış.
"Tuzlu deniz suyu omuriliğe girmeden denizci olunmuyor, çünkü beyin hata yapar, omurilik yapmaz" diye söze başladı.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın her yıl düzenli olarak yapılan yelken yarışlarına katılacağını söyledi.
11 Temmuz'da İstanbul Boğazı'ndan, Bozcaada'ya kadar yelken basacağını açıkladı.
Meçhul denizci anıtı Belediye ile ortaklaşa Fenerbahçe burnuna
"Meçhul Denizci Anıtı" yapılması için başlattıkları projeden söz etti.
"Karada yitirdiklerimizin hiç değilse bir mezar taşı vardır; denizde kaybettiğimiz balıkçının adının da yaşayacağı bir abidemiz olmalı" dedi.
Milli Gemi Projesi (MİLGEM) kapsamında yapılan Heybeliada gemisini 27 Eylül tarihinde denize indireceklerinden söz etti.
Döndü dolaştı,
"büyükleri kaybettik, ama çocuklarımıza denizi sevdirmek için bir şeyler yapalım" dedi.
Sözlerini biraz da esprili bir anısıyla tamamladı:
"48 senedir bahriyedeyim denizi anneme bile anlatamadım. Annem 'Gemi ne kadar yer ki; küçücük. İşi hemen biter, gece erkenden yatıyorsunuzdur' diyor..." Belki anne kalbi öyle arzu ediyor.
Omuriliğine tuzlu su değmiş bahriyeli ruhuyla karamsarlığımızı sevince dönüştürenlere milyonlarca alkış...
Yayın tarihi: 22 Haziran 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/22//haber,69F40643C2B64E7EAE1F04C41C7117A7.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.