Her işini kendi halleden kadın olmanın yalnız yaşamakla falan ilgisi yok. Öyle feminizm falan da anlamam ben. Çok becerikli, çok akıllı, çok cevval, çok biyonik kadın olmak da değil bu... Bazı kadınların, ki bendeniz de onlardan biriyim, içine bir parça erkek kaçıyor da ondan. Ve bir erkeğe, yolunu kaybettiğinde durup yol sormak nasıl ağır geliyorsa, bana da özellikle güç kuvvet isteyen işlerde, er kişi desteği istemek zul geliyor. Saçmalık de kompleks de ne dersen de... Ama bazı kadınlar böyle... Bir de pamuk prensesler var tabii..
AH GÜZELİM Hani, elektrik faturasının nereye, nasıl yatırılacağını bilmez, telefonun kablosu çıksa yerine takamaz, bırak duvara çivi çakıp tablo asmayı, eline fotoğrafı versen çerçeveye takamaz vs... Geçenlerde o prenseslerden biri bendeydi mesela... Balkon tentesinin mekanizması bozulmuş. İzmir'in güneşi de bugünlerde fena kavurmakta... Getirdim içeriden koca alet çantasını, uygun malzemeyi aramaya başladım.. Prenses, hem bir kadının evinde, içinde her türlü edavatın bulunduğu alet çantası olduğuna çok şaşırdı hem de bana göre altı üstü çıkan bir vidayı, yerine takacak olmama... "Ah be güzelim," dedim "bu ne ki?" Ben vakti zamanında çok para istedi diye boyacıya kızıp salon hariç tüm evi boyayan kadınım. Salona gelince pilim bitmedi, orayı da duvar kağıdı kapladım. Yemin ederim. Ama işte o son gün, yani duvar kağıdının artık son parçalarını şap şap duvara yapıştırırken, kendime acıdığım anlardan biriydi. Delikanlılık edip bir işe girişmiştim ama işi yorgunluk ve bıkkınlıktan sümüklü bir kız çocuğu gibi ağlayarak bitirdim. Al sana karma-kadın!
YATAK NASIL TAŞINIR? Geçen hafta 19 Mayıs'ı bahane edip üç kız arkadaş Çeşme sezonunu açtık. Yazlık evin kışlıkla arası taş çatlasın bir saat... Ama İzmirliler bu konuda anlamsız bir kadir kıymet bilmezlik içinde bulunduğu ve biz de onlardan biri olduğumuz için, tüm yıl sadece üç ay kullanıyoruz bu güzelim beldeyi... Neyse işte ev, tüm kışın tozu ve nemi içindeydi gittiğimizde. Derledik toparladık biraz. Sonra birkaç kilometre uzaktaki kuzenimin de aynı işlemi yaptığını ve bazı tahliye işlerine giriştiğini öğrenince soluğu yanında aldık. Atılacaklar listesinde bir yatak varmış, bizim de fazladan bir yatağa ihtiyacımız... Aman dedim, 'tam ortopedik'i bize doğru at! "İyi de nasıl taşıyacaksın koca yatağı?'' dedi. Dedim "Ben bir şekilde hallederim!" Çünkü bizler kimiz? Her işini 'bir şekilde kendi halleden' kadınlar kulübü üyeleri! Benim gibi ensesi kalın deve modeli kız arkadaşımla gittik, karşı bakkaldan kamyonetini istedik. Daha önce kamyonet kullandım mı? Hayır. Peki, bunu bakkala söyledim mi? Tabii ki hayır. 40 yıllık nakliyeci gibi tırmandık aracın üzerine, yükledik yatağı kasaya, getirdik, attık eve... Sonra oturup "Artık bu kadarı da fazla galiba," dedik. Fazla... Ama gel gör ki bir o kadar da eğlenceli... İki kokoş kamyonetle eşya taşıyor. Aha! Al sana bir tane daha karma!
Yayın tarihi: 25 Mayıs 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/25/pz/ozicer.html
Tüm hakları saklıdır.