Ciğeri beş para etmez insanları ünlü yapmak, yüceltmek, fasulye gibi nimet muamelesi yapmak, sadece Türk magazin basınına özgü değil tabii... Özellikle Amerika ve İngiltere bu konuda çok başarılı... Bakın mesela bir kuş beyinli kadını allayıp pulladılar, sonunda İstanbul semalarına kadar attılar. Paris Hilton, dünyanın parası verilerek ve de kraliçe muamelesi görerek, sonunda bizim yurt topraklarına da ayak bastı. Hem de ne basış... Türkiye'nin lafı küfü ciddiye alınır birkaç gazetecisi bile kendisiyle beşer dakika fikir teatisinde bulunabilmek için sıraya girdi. Gerçi sonra üç tanesi bu işten vazgeçti. Çünkü haspamın röportajdan önce bazı şartları vardı. Mesela özel hayatına dair soru kesinlikle sorulmayacaktı, soranlar derhal röportaj alanından dışarı çıkartılacaktı. (Bir de tekmeleyip üzerlerine tükürselerdi oldu olacak!) Allah'tan üç akıl izan sahibi meslektaşım, bu kepazeliğin içine girmeden, son anda direkten döndüler. Yani gözümüzdeki itibarları manasındaki bir dönüşten söz ediyorum. Ayrıca bu 'tutuk zekâlı'ya özel hayatı dışında ne sorulacaktı acaba? "Kokaini burun delikleri dışındaki bir yerden de çekebilme yeteneği var mı?" gibi sağlık konuları mı mesela? Aslında ben kadına niye kızıyorum ki? Onu matah haltmış gibi buraya getiren ve kapılarda çiçeklerle karşılamak için birbirini ezenlere kızmak lazım... Gerçi o da ne işe yarayacaksa?
Bugünkü Tüm Yazıları
Paris geldi, başımız göğe erdi
Yayın tarihi: 30 Mart 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/30/pz/haber,8137597C7BA340E2833A3C477C63F62D.html
Tüm hakları saklıdır.