Hep şunu söyler, şunu bilirim: Birinden ayrılacaksan, bunu insan evladına yakışır biçimde yapacaksın kardeşim. Öyle intikam yeminlerine, saç baş yolmalara, yüze kezzap atma planlarına, beddualara, evini taşlamalara falan gerek yok. Karşılıklı bir kazık da atılmamışsa hele, bir aldatma olayı falan da olmamışsa yani, paşa paşa yolları ayırırsın, bir yerde karşılaştığında yanacıklarından öper, şöyle bir hatırını sorarsın, olur biter. Haa tut ki o acı kazığı yedin de bitti ilişki. O zaman da hiiiiç çıtını çıkarmadan ortadan buhar olur gidersin, artık o kendi vicdanının beynini kemirmesiyle didişsin dursun. Aldatan insana verilecek en büyük ceza, bir açıklama yapmasına izin vermemek çünkü... Onların mutlaka kendilerine göre haklı gerekçeleri vardır ya hani:
- Bana karşı ilgisizdin.
- Artık seninle hiçbir şeyi paylaşamıyorduk.
- Seks hayatımız bitmişti.
- Bana karşı şefkatli değildin.
- Konuşacak şeyimiz kalmamıştı.
- Gözünün üstünde kaşın vardı.
Falandı, filandı... O bunları söyleyecek, sen o sırada bağırıp çağıracaksın, hatta küfürler edeceksin, bir de her öfkelenen insan gibi çirkinleşeceksin ki, seni o halinle hatırlayıp, ''Amaaan iyi ki yapmışım,'' diyecek, vicdanını ferah tutacak. Oysa diyorum size, en güzeli haberi aldığın anda ortadan duman olup atmosfere karışmak. Maçı hiç değilse yenik, ama ezik olmayan bir sonuçla kapatmak. O son açıklamayı yapamamanın mahcubiyetiyle baş başa bırakacaksın, çapkın kişiliği! İntikamsa intikam, cezaysa, en büyüğü, işte bu! Geçenlerde ayrılma sonrası faullü hareketlerin en yaratıcısını, bir arkadaşım anlattı. Kadının biri, kendisini terk eden sevgilisinin arabasının havalandırma deliklerinden içeri çiğ yumurta akıtmış. Hani kaportanın cama yakın yerindeki deliklerden bahsediyorum. Artık neyse onun adı... İşte oradan yumurtayı salınca, arabanın kliması çalıştırıldığı anda içeri pompalanan feci koku, ne yaparsan yap asla çıkmazmış. Hatta öyle ki, bu olayda garibim adam, arabayı satmaya kalkmış da, kimse bu yüzden aracı satın almamış. Hani şimdi birilerine yol yordam göstermiş gibi de olmayalım ama, anlatmadan edemeyecektim.
AYRILIK ACISI GEÇER Mİ? Tabii böyle atıp tutmak da kolay gerçi. Yine geçenlerde bir arkadaşım, (sevgilisinden yeni ayrılmış bir erkek kendisi) "Birader," dedi "bu hayatta her şeye alışıyor da insan şu ayrılık acısında bir türlü kaşarlaşamıyor. Hep mi aynı şekilde yanar insanın ciğeri?" Eh ona da söyledim, yanar tabii... Ama işin insanı rahatlatması gereken tarafı da bu 'hep aynı' sözü işte... Madem her ayrılık acısında insan eli böğründe öylece kala kalıyor... Ve ardından fındık dalları yeniden yeşillenebiliyor. Eh o zaman ecza dolabından şu her derde deva 'zaman ve sabır' ilacını alıp, sakince bekleyeceğiz. "Biri gider biri gelir," ya da "Yar gelmeden yar unutulmaz," falan da derler ama... Yok biz o kadar da basite indirgeyip aşka ayıp etmeyelim şimdi. Peki ne yapalım? Varsa şu sırada ciğerimizde harlı bir mangal ateşi, kendimizi rüzgâra vermeden, sakin bir koyakta, küllenmesini bekleyelim. En yakışanı!
Yayın tarihi: 18 Mayıs 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/18/pz/ozicer.html
Tüm hakları saklıdır.