Erdoğan, Yılmaz ve mafya

Gündem dolu olduğu için biraz gecikmiş olsam bile bunu yazmak istiyorum:
Mesut Yılmaz ile Korkmaz Yiğit ilişkisi, Sabah-ATV satışına örnek gösteriliyor. Üstelik Mesut Yılmaz, "Ben kamu bankalarından kredi vermemiştim" diye, o zamanki tutumunu meşrulaştırmaya çalışıyor. Halbuki Yılmaz, Korkmaz Yiğit'e kredi sağlayıp, gazete aldırttığı için suçlanmamıştı ki! Türkbank ihalesine fesat karıştırdığı iddia edilmişti.
Yılmaz, Alaaddin Çakıcı'nın ihaleye katılacak diğer firmaları uyardığını işitmiş, işitmekle kalmamış, 8 Haziran 1998'den itibaren Emniyet tarafından çeşitli defalar uyarılmıştı. Ayrıca 19 Haziran 1998'de Türkbank ihalesine teklif veren Mehmet Emin Karamehmet, Çakıcı tarafından tehdit edilmiş ve Pamukbank'a eylem hazırlığındaki Çakıcı'nın iki adamı tutuklanmıştı. TMSF, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne müracaat ederek, konunun araştırılmasını istemişti.
Çakıcı'nın Korkmaz Yiğit vasıtasıyla Türkbank ihalesine katıldığı herkesin malumuydu. İhale, 4 Ağustos 1998'de yapıldı. Bir gün önce, Mesut Yılmaz ihaleye katılacak Ahmet Nazif Zorlu ile görüştü. Daha sonra, kendisine yakın işadamı Kamuran Çörtük'ü, gece yarısı birde arayarak konutuna çağırdı. Çörtük, Korkmaz Yiğit'in yanında bu telefonu bekliyordu. Yılmaz, Çörtük'e "Zorlu 505 milyon dolara çıkacak. Korkmaz Yiğit 510 milyon dolar versin, alsın" dedi. 3 Ağustos ve 4 Ağustos'ta, Başbakanlık makamına, Alaaddin Çakıcı'nın, ihalenin Korkmaz Yiğit lehinde sonuçlanması için diğer firmaları tehdit ettiğine dair kozmik rapor ulaşmıştı. Buna rağmen, üstelik Güneş Taner'i de teşvik ederek, Başbakan Yılmaz, Hazine Müsteşarlığı'nın ihaleyi onaylamasını sağladı. (4 Eylül 1998)
ATV - Sabah satışıyla Türkbank ihalesi arasında paralellik kurulabilmesi için, Emniyet'in uyarıları, mafya işbirliği, gece yarısı randevuları filan gerekiyor.