Bilgiye hiç başvurmadan sadece zekânızı kullanarak olayları anlamanız mümkün müdür?
Anlarsınız ama yanlış anlayabilirsiniz.
Ben buna ilkokulda tanık olmuştum.
Öğretmen tahtaya kaldırdığı bir sınıf arkadaşımıza
"Rüzgâr nasıl oluşuyor" diye sormuştu.
Bu arkadaş ne dersleri dinler, ne de kitapları okurdu. Zekasına güvenirdi.
Öğretmenin sorusu üzerine şöyle bir düşündü. Gözlerinde zekâ ışığı yandığını görür gibi olduk o sırada. Sonra soruyu cevapladı:
- Dünya döndüğü için rüzgâr oluşur. Hızlı giden bir otomobilin penceresini açtığınızda da rüzgâr dolmaz mı içeriye? Bilginin hiç devrede bulunmadığı ve sadece zekâ ile her konuya yaklaşılan bir dünyada, kim bilir ne tür tartışmalar yapabilirdik.
Örneğin
"Neden köpekler kuyruklarını sallar da kuyruklar köpekleri sallamaz" benzeri derin içerikli felsefi arayışlara girebilirdik.
Olmayana ergi Serinlemek için eline aldığı yelpazeyi sallamak yerine, yelpazeyi sabit tutup, yüzünü sallayan bir adam serinler mi sizce?
Arşimet'in tası hamamdaki suda yüzmeseydi veya ağaçtaki elma Franklin'in başına düşmeseydi, bunların simgelediği fizik kanunları doğa olaylarını etkilemeyecek miydi?
2. Dünya Savaşı'nda Japonya Pearl Harbour'da ABD'yi vurduğu zaman, Nazi Almanya'sı Japonya'ya savaş ilan etseydi, ABD Avrupa'daki savaşa Almanya karşısında katılmayacak mıydı?
Napolyon Waterloo'da İngilizleri yenip sonra Britanya adasını işgal etseydi, şimdi İngiltere'de trafik Fransa'daki gibi sağdan mı akacaktı?
Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya Savaşı'na katılmasaydı ya da İngiliz-Fransız İttifakı'nın yanında katılsaydı, bugün cumhuriyetle değil monarşiyle mi yönetiliyor olacaktık?
Türkiye 2. Dünya Savaşı'na katılsaydı ve Balkan ülkeleri gibi önce Almanya sonra da Sovyetler tarafından işgal edilip arkasından kurtarılsaydı, şimdi AB'ye girmemiz daha kolay mı olurdu?
Aslında böyle konular üzerinde kafa çalıştırmak, insanı sonunda Temel'in
"mesela dedik" fıkrasındaki durumuna sürükleyebilir.
Deneyim sahipleri Temel'in de gerçeği anlamak için, deneyim sahibi insanlara danışması gerekmiyor mu zaman zaman?
Temel ilk kez uçağa bindiğinde, pencereden aşağı doğru bakmış ve yanındaki yolcuya heyecanla
"Yerdeki insanlar karınca gibi görünüyor" demiş. Koltuk komşusu gülüp, uyarmış Temel'i:
- Onlar gerçekten karınca... Uçak daha havalanmadı. Ancak bazı olayların arkasındaki gerçeği anlamak, çaba ve zaman gerektiriyor.
2002'de iktidara gelmiş, 2007'de daha büyük çoğunlukla yeniden iktidar olmuş AK Parti'nin
"rejime tehdit" oluşturduğunu anlamak için de zaman gerekmedi mi?
Hikâyedeki koca giyinmiş, kapıdan çıkmak için oturma odasında karısını beklerken içeriden, yatak odasından karısının sesi gelmiş. Yükselen bir sesle sayı sayıyormuş.
- Bir... İki... Üç... Dört... Beş... Kadının sesi, sayılar yükseldikçe çığlığa dönüşmekteymiş:
- Otuz beş... Otuz altı... Otuz yedi... Otuz sekiz... Adam yatak odasına girmek için koltuktan kalkarken, karısının feryadını duymuş:
- Otuz dokuz... Kırk... İmdat... Odada kırkayak var. Pazar günü için Bu pazar günü siz de bizim arkadaş gibi, bilginizi değil zekânızı kullanarak yurt ve dünya olaylarını değerlendirmeye çalışın. Zekânız yetmezse, ezberlerinizi, önyargılarınızı ve saplantılarınızı da devreye sokabilirsiniz.
Sorular sorup, kendinizce cevaplar üretin bunlara...
- Partisinin aldığı oy azaldıkça güçlenen bir siyasi lider, seçim kazanırsa gücünü kaybedeceğini düşünmez mi? -
TL'nin değeri yüksek olduğu için ihracatçıların zor durumda olduğunu söyleyenler, dolar ve Euro değer kazanınca da ithalatçıların zor duruma düştüğünü söylemeli midir? -
"Manda yuva yapmış söğüt dalına/ Yavrusunu sinek kapmış gördün mü" türküsü ile bugünkü siyasi ortam mı anlatılmak isteniyor?
Yayın tarihi: 4 Mayıs 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/05/04//barlas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.