Meclis'e girmeme nedenleri 'zorunlu ikamet' tehdidi mi?
İLİŞKİLİ HABERLER
Meclis'e girmeme nedenleri 'zorunlu ikamet' tehdidi mi?
Anavatanlı Tüysüz, 22 Temmuz seçiminden yenilgiyle çıkınca Mumcu'ya "Neden oylamaya katılmadık?" diye sordu. Aldığı yanıtı şöyle aktarıyor: "Girseydik, askerin zorunlu ikamet için götüreceği yer de, isimler de belliydi."
Bu sözleri ve askerden telefonla talimat geldiği iddialarını yalanlayan Erkan Mumcu ise ekliyor: "E-muhtıradan haberimiz olsaydı, oylamaya girerdik. Ama bir bakanın haberi vardı, hatta Başbakan'a bilgi bile vermişti."
Cumhurbaşkanlığı oylaması bitmiş, 22 Temmuz seçimi çoktan geçmiş, geriye 27 Nisan'ın iç muhasebesi kalmıştı. "Eski milletvekili" sıfatını alan Anavatanlı Turan Tüysüz, Genel Başkanı Erkan Mumcu'ya ekranı göstererek sordu: "Bakın efendim, Genelkurmay Başkanı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü ziyaret ediyor. Biz 27 Nisan'da Cumhurbaşkanlığı seçimi oylamasına niye katılmadık da bugünlere geldik?" Mumcu sakin, biraz da esprili ses tonuyla yanıtladı: "Turan, eğer girseydik, askerin zorunlu ikamet için götüreceği yer de, götüreceği isimler de o günden belliydi... Gidecek kişilerin arasında sen ve ben de vardık..."
'KESİNLİKLE YALAN'
Mumcu ne demek istiyordu? Tüysüz'ün iddiasını aktardım, şu açıklamayı getirdi: "Benim söylemek istediğim açık; milli iradenin önünde kimse duramaz; sandık her şeyin çözümüdür. Geçmişte yaşandığı gibi eğer sandık gelmeseydi, seçim olmasaydı, o zaman başka iradeler hâkim olurdu. Nitekim geçmişte bunlar oldu. Yoksa ben kendisine bugün için bir zorunlu ikametten söz etmedim. Kesinlikle yalan bu. Daha ilerisi, açık söylüyorum, eğer emuhtıradan haberimiz olsaydı, Cumhurbaşkanlığı oylamasına girerdik..." Nitekim, Mumcu, dün yaptığı açıklamada da Tüysüz'ün bu iddialarını yalanladı.
TELEFONLA TALİMAT
Pişman olan sadece Anavatanlılar değildi. DYP (DP) lideri Mehmet Ağar da 22 Temmuz sonrası, "Oylamaya girmemekle hata ettik" diyordu. Peki DYP, Cumhurbaşkanlığı oylamasına niçin katılmadı? Hükümetin yıkılıp, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in bir seçim hükümeti atamasını mı bekliyordu? Yoksa, şu iddia mı söz konusuydu? "Generaller devreye girdi; Mumcu'ya ve Ağar'a baskı yaptı. Hatta son gün Mumcu'ya telefonla 'Oylamaya katılmayın' talimatı verildi..." İddiayı Mumcu'ya sorduğumda, "Anlatmamam gerekirdi ama açıklayayım" deyip, aktardı: "Askerle temas ettiğimiz iddialarının hepsi yalan. Oylamaya katılmadan hemen önce yaptığım telefon konuşmasına dönük de benzer şeyler dile getirildi. Oysa o telefondaki kişi Mehmet Ağar'dı. İki arkadaşının (Ümmet Kandoğan ve Mehmet Erarslan) kendisini terk edip oylamaya gitmesinden yakınıyordu..." O dönemin tanığı Anavatan ve DYP'lilere iddiaları anımsattım. Süleyman Sarıbaş, Safder Gaydalı, Turan Tüysüz ve Ümmet Kandoğan'ın sözleri de paraleldi: "Asker baskısını hissetmedik, duymadık." Noktayı Turan Tüysüz koydu: "Generale gerek yoktu; partideki bazı bayanlar yetiyordu. E-muhtıradan haberim olsaydı oylamaya girerdim." Ancak Mumcu, karşı iddiayı çoktan dile getirmiş, Meclis kürsüsünden şöyle demişti:
'BAKAN HABERDARDI'
"E-muhtıranın yayınlanacağından bir bakan haberdardı. Hatta başbakana da bilgi verdi." Mumcu, bu bakanın adını arkadaşlarına Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül diye açıkladı. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'e, "e-muhtıradan haberiniz var mıydı?" diye sordum, "Hayır, haberim yoktu" yanıtı verdi: Mumcu'ya dönüp sorduğumuzda ise "Beni polemiğe sokmayın..." demekle yetindi. Benzer tartışma DYP'de de vardı. "Oylamaya girmemiz lazım" diyen Genel Başkan Yardımcısı Çağrı Erhan, Ağar'a şu soruyu yöneltti: "Size emekli bir generalin 'oylamaya girmememiz' yönünde baskı yaptığı doğru mu?" Ağar'ın yanıtı kısa oldu: "Bırak emekli olmasını; o general daha anasından doğmadı..."
'LİDER ÖLDÜ' SÖZÜ
Sürecin bu seviyeye gelmesine neden olan olaylar zincirinin çarkı oylamaya 12 gün kala; 15 Nisan'da dönmeye başlamıştı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Almanya'ya giderken uçaktaki gazetecilere Ankara Tandoğan'da kalabalıkların katıldığı Cumhuriyet mitingi ile ilgili ne diyeceğini biliyordu. "Demokratik haktır; önemli olan şiddetin olmamasıdır..." Cumhurbaşkanlığı içinse nabız yokluyordu. Bir yandan, "Köşk'e çıkanın ardından 'lider öldü' desinler... Gelen partiyi sahiplenmeli... Başbakan Çankaya'ya gittiğinde siyasi kimliği geride, hafızada kalır..." diyor, bir yandan da, "Kendim için konuşmuyorum" diyordu. Nitekim, ertesi gün "Erdoğan Çankaya'ya aday" diye yazan gazetecilere, "İleri yorumda bulunmuşsunuz" diye de sitem ediyordu.
ÖNCEDEN BİLENLER
Ancak o gezide Erdoğan'ın aday olmayacağını bilenler de vardı. Aynı uçakta Almanya'ya giden AK Parti Grup Başkan Vekili Salih Kapusuz, Erdoğan'ın aday olmayacağını söylüyordu. Diziyi hazırlarken yaptığım görüşmede, "O günkü bir tahmindi" diyen Kapusuz, adayın Abdullah Gül olduğunu bildiğini saklama gereği de duymuyordu. Bilen sadece Kapusuz değildi. Dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç da bilenlerdendi. Arınç, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal için Kocatepe Camisi'nde okutulan mevlitte şöyle diyordu: "Çankaya'ya dindar Cumhurbaşkanı seçeceğiz..." Arınç da diziyi hazırlarken yaptığım görüşmede, Gül'ün adını bildiğini gizleme gereği duymadı. Hatta açıkça da söyledi: "23 Nisan akşamının öncesinde, Gül ile bir araya geldiğimizde adayımızın kendisi olacağını söylemiştim. Bu konuda tereddüt duymadım."
UMDUĞUNU BULAMADI
Arınç'ın "Dindar Cumhurbaşkanı" sözü siyaseti etkilemişti. Zaten CHP dışındaki 2 partide de kararsızlık hâkimdi. Ağar da Mumcu da ilk tur yoklamasında 367 katılımının gerekmediğini söylüyor, tartışmanın dışında kalmayı hedefliyordu. Hatta, eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun, ilk tur oylamada 367 milletvekilinin hazır olması gerektiği iddiasını "gereksiz tartışma" olarak yorumluyorlardı. Erdoğan bu hava içinde, 17 Nisan Pazartesi günü 13.30'da ilk olarak DYP'nin kapısını çaldı. Beraberinde Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Grup Başkan Vekili Salih Kapusuz, Genel Başkan Yardımcıları Dengir Mir Mehmet Fırat ve Hayati Yazıcı vardı. Söze Erdoğan girdi. Almanya gezisi hakkında bilgi verdikten sonra 367 konusunu açtı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin demokrasi içinde çözülmesi gerektiğini söyledi. Ağar da aynı görüşte olduğunu belirtip ekledi: "Biz de mahkemede değil, sandıkta çözülmesinden yanayız. Ama birileri de hukuk yoluna giderse, ona da bir şey demeyiz." Ağar bu aşamada Erdoğan'a, "CHP'yi de ziyaret edin" önerisinde bulundu. Bir de AK Parti heyetinin yüzünün asılmasına neden olan şu kararlarını açıkladı: "Dün akşam sayın Mumcu ile görüştüm, biz bu süreci karşılıklı istişare ile götüreceğiz..." Erdoğan, DYP'den umduğunu bulamadan ayrıldı, Anavatan'ın yolunu tuttu.
İLİŞKİLİ HABERLER
Meclis'e girmeme nedenleri 'zorunlu ikamet' tehdidi mi?
Yayın tarihi: 27 Nisan 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/27//haber,FBCACB7C86534F5EA309C7D38EA32856.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.