Hükümet içindeki anlaşmazlığın çözülmesi, Meclis'te de
Güldal Mumcu direnişinin yarın aşılması sonrası 301 bu hafta Meclis'te görüşülmeye başlanacak.
Aslında, değişse de değişen bir şey olmayacak.
Daha şunun şurasında, üç yıl kadar önce AB'nin isteği doğrultusunda değiştirilen TCK'nın istenirse başka maddelerinden de dava açma yolu yine açık kalacak.
Hafızalarda ise sadece Meclis'teki sert tartışmaları kalacak.
Fire az olur Şurası kesin ki, AK Parti içinde bazı milletvekillerinin tepkisi söz konusu olsa da
"Türklüğü aşağılamaya" ve
"Temel milli yararlara karşı hakarete" cezayı düzenleyen TCK'nın 301 ve 305'inci maddelerindeki değişiklik Meclis'ten geçer.
Hem de AK Parti içinde sanıldığı gibi çok büyük fire vermeden...
Beklendiği gibi
"milliyetçi" veya
"ülkücü" kökenli vekillerden fire olmaz.
Olursa da liberalden olur.
Dolayısıyla dün itibarıyla AK Parti açısından sayı sorunu yoktu.
Sorun muhalefetle uzlaşının nasıl sağlanacağı ve maddelerin yazımı üzerineydi.
Çünkü, her iki madde ile ilgili olarak AK Parti muhalefetle baştan uzlaşı aramadı.
Muhalefet bir tarafa, kendi içindeki uzlaşmasını da tamamlayamadı.
Bunu görmek için derin kulislere dalmaya da gerek yok.
Son bir haftada AK Parti yönetiminden gelen açıklamaları sıralamak yeterli.
Hapis kalkıyor Uzlaşmazlıkları koymadan önce uzlaşılan noktaları sıralayalım...
Ceza indirimine herkes sıcak bakıyor.
Daha önce üç yıl olan ceza süresi iki yıla indiriliyor; böylece davalara sulh ceza hakimliği bakacak.
Dolayısıyla TCK 301'den bir kişi mahkum olsa dahi, iki yıl ve altındaki cezalar için tecil yoluna gitme olanağı doğacak.
Böylece geçmişte mahkumiyeti olmayanlar ve iyi hali bulunanlar hapis yatmayacak.
Bunlara parti içinden destek gelirken, sorun diğer iki noktada toplanıyor.
İlki,
"Türklük" yerine
"Türk milleti" denilmesi; ikincisi de yargılama yapılması için izin yetkisinin kimde olacağı...
Teklif, yetkiyi Cumhurbaşkanı'na bırakıyor.
Ancak, aralarında
Dengir Mir Mehmet Fırat'ın da bulunduğu parti yöneticilerinden bazıları yetkinin Adalet Bakanı'nda olmasını istiyor.
Adalet Komisyonu Başkan ve üyelerinden bazıları ise
"Meclis Başkanı'na bırakılması daha doğru" diyor.
Parti içindeki tartışma dün de bitmemişti; nitekim, Fırat dünkü sohbetimizde şöyle dedi:
"Muhalefet destek verirse, ben yetkinin Adalet Bakanı'na bırakılması konusunda Başbakan'ı ikna ederim..." "Ahlaksız teklif" Aslında, yargılama izin yetkisinin Çankaya'ya bırakılmaması gerektiğini savunanlar haklı.
Çünkü,
Orhan Pamuk olayına benzer bir durum yarın yaşandığında konu devletin en tepesini de kapsamına alacak.
Kaldı ki savcının soruşturması aşamasında izin şartı olamaması, kişilerin baştan toplum gözünde yargılanmasının önünü açacak.
Sonuçta toplumda oluşan kanaat sorunu da Çankaya'ya taşınacak.
Meseleye tersten bakalım; yargılamaya izin verildiği anda da
"Devletinizin başı izni vermiş" olacak.
Muhalefet cephesine gelirsek, CHP ve MHP teklife direnecek.
Nitekim MHP'li
Faruk Bal'ın şu sözü tavrı anlatmaya yeter:
"Bu bir ahlaksız tekliftir. Karşı propaganda yapacağız..." Görüldüğü gibi
"uzlaşma" göç gibi yolda düzelmiyor; baştan yapılması gerekiyor.
Yayın tarihi: 13 Nisan 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/13//haber,13E0BE61473F43058C9A64337548C29C.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.