Pekin Olimpiyatları'nın meşalesi Batı basınının manşetlerine oturdu. 28 kenti kapsayan dünya turunun Avrupa'daki son iki durağı Londra ve Paris'te çıkan olaylar nedeniyle. Meşaleyi korumak için Londra 2 bin, Paris'te ise 3 bini aşkın polis görevlendirildi. Yetkililerin ifadesiyle, "Başkan Bush'un korunması için bile bu kadar polis seferber edilmemişti."
Buna rağmen meşale hem Londra'da, hem de Paris'te protesto gösterileriyle karşılandı, yuhalamalarla uğurlandı.
Neden? Çünkü
o meşale artık insan haklarının, özgürlüklerin simgesi haline geldi. Ezilen halkların seslerini duyurdukları platforma dönüştü. Ancak tehlikeli bir anlayışın kapısını da araladı: Olimpiyat meşalesini taşıyan sporcular, neredeyse Çin'in Tibet'te, Doğu Türkistan'da uyguladığı baskıcı, asimilasyoncu politikaların işbirlikçisi konumuna getirildi. Bir başka deyişle,
insanlığın vicdanı yalnızca sporcuların omuzlarına yüklendi. Siyasetçilerin, hükümetlerin, şirketlerin, hatta Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin bencillikleri ve ikiyüzlülükleri sonucu.
Örneğin Uluslararası Olimpiyat Komitesi, Olimpiyat ruhunun "Dünyada barışa ve insan onuruna saygıyı güçlendirmeyi" amaçladığını hatırlatarak Çin'deki siyasal tutukluların serbest bırakılması için yardım isteyen Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu'na bakın ne yanıt verdi:
"Devletlerin egemenlik alanına giren konularda baskı yapmak görevimiz değil!" Devlet adamlığı ve militanlık Devlet ve hükümet başkanları ise, hiç değilse Pekin Olimpiyatları'nın açılış törenini boykot etmeleri çağrılarını bugüne kadar bakın nasıl geçiştirdiler:
"Böyle bir girişim Çin'in tutumunu daha da sertleştirmesinden başka sonuç vermez. Devlet ve hükümet başkanları militanlar gibi davranamaz!" (Not: Meclis Başkanı Köksal Toptan şu sıralar Pekin'de. Dün şöyle bir açıklama yaptı: "Pek çok uluslararası sorunda Çin ile Türkiye'nin yaklaşık görüşlere sahip olduğunu memnuniyetle tespit ettik.")
Ya iş dünyası, şirketler, işadamları? En güzel cevabı İngiliz meslektaşımız Jim White dün "Daily Telegraph" gazetesinde verdi: "Olimpiyatlar'la bir yerinden ilişki kuran herkes Çin destekçisi olarak hedef haline getirilirken, neden hiç kimse Şanghay'da şubeler açan bankalara ya da otomobil fabrikalarının açılması için Çin sermayesini bekleyen işçilere vicdan soruları yöneltmiyor?"
Elbette dünyamızın gerçekleri Çin'e bırakın meydan okumayı, tavır almayı bile neredeyse imkânsız kılıyor. Öyle ya; Pekin'in kendisini eleştirenlere cevabında dediği gibi, "İnsanlığın dörtte birini kim karşısına almaya cesaret edebilir?"
Üstelik sadece dünya nüfusunun dörtte biri değil Çin. Aynı zamanda bu dörtte birin, tüm batılı şirketlerin ağızlarının suyunu akıtan muazzam bir pazar olduğunu da unutmayın. Giderek daha derinden etkileyen küresel ekonomik krizdeki tek cankurtaran simidi durumuna gelmesini de. Başta ABD olmak üzere tüm ekonomilerin dengelerini altüst edebilecek 1.5 trilyon doları aşkın döviz rezervlerini de
Bununla birlikte,
Olimpiyat tarihinde artık geri dönüşü olmayan bir yola girildiğini söylemek yanlış olmaz. Bundan böyle Olimpiyatlar'a talip olacak ülkeler demokrasi ve insan hakları sicillerini iyileştirmek zorunda kalacaklar. Hatırlayacaksınız; 2008 Yaz Olimpiyatları'nın Pekin'e verildiği Moskova'daki oylamada (13 Temmuz 2001 tarihinde) İstanbul da adaydı.
O oylamada kazara İstanbul ipi göğüsleseydi ve şu sıralar Türkiye'nin Olimpiyat Meşalesi dünya turuna çıksaydı, nelerle karşılaşırdık acaba? Kürt sorunu protestoları mı ararsınız, Ermeni soykırımı iddiaları nedeniyle meşalenin geçeceği her kentte yollara dökülecekleri mi, azınlıkların hakları için gövde gösterisi yapacakları mı?
Alın bir soru daha: 2008 Olimpiyatları'nın ev sahibi olsaydık, acaba AK Parti için kapatma davası açılabilir miydi? Kim bilir...
Ama kesin olan bir şey var: 2020 Olimpiyatları'nı İstanbul'da düzenlemeyi amaçladığımıza göre, birkaçını saydığımız sorunlara o tarihe kadar çözüm bulmak zorundayız.
Hem sonra o sorunlar oldukça zaten Olimpiyatlar'ı İstanbul'a vermezler. Çünkü Çin sütünden ağzı yanan Uluslararası Olimpiyat Komitesi bundan böyle ayranı da üfleyerek içecek...
Yayın tarihi: 8 Nisan 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/04/08//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.