kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Mart 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

"Her sekiz dakikada bir çocuk ölüyor"

Yeni Haber
Yeterli ve temiz içilebilir su bulunmaması nedeniyle her 8 dakikada bir çocuğun öldüğü bildirildi..
Turizm ve Çevre Gazetecileri Derneği (TÜRÇEV) Danışma Kurulu Üyesi Meryem Beklioğlu tarafından hazırlanan ''Su Raporu'', son 10 yılda kısıtlı tatlı su arzı üzerindeki küresel su talebinin 6-7 kat artığı ve bunun dünya nüfusu artış oranının iki katından fazla olduğu kaydedildi. Halen, yoksullar ve gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere dünya nüfusunun yarısını oluşturan 2,6 milyar insanın yetersiz ve kalitesiz su nedeniyle sağlıksız koşullarda yaşadığını dikkat çekilen raporda, her sekiz dakikada bir çocuğun yeterli ve temiz içilebilir su bulamaması nedeniyle öldüğü belirtildi.

Dünyanın birçok bölgesinde yaşanmakta olan kırsal alanlardan kentlere göçün, çok sayıda insanın güvenli içme suyundan ve çevresel olarak güvenli yaşam koşullarından yoksun alanlarda yaşamalarına neden olduğu ifade edilen raporda, bu yüzden Birleşmiş Milletler'in (BM) 22 Mart Dünya Su Günü ana temasını ''Sağlıklı İçme Suyu İçin Önlemler (Sanitation)'' olarak belirlediği hatırlatıldı.

Türkiye'deki durumu daha gerçekçi yansıttığı için ''Sucul Ekosistemlere Yönelik Tehditler ve Su Kıtlığı'' konusuna değinmenin de önemli olduğu belirtilen raporda, şu görüşlere yer verildi:

''Türkiye su zengini bir ülke değildir. Uzmanlar ülkemizin 107 milyar metreküp su arzına sahip olduğunu vurgulasalar da mevcut su kaynakları zaman ve mekana göre düzensiz dağılmıştır. Öte yandan ortalama bin metreküp kişi başına düşen su miktarı ile ülkemiz uluslararası ölçütlere göre su sıkıntısı çeken ülkeler içinde değerlendirilebilmektedir. Ülkemiz sahip olduğu sucul ekosistemlerin zenginliği açısından son derece önemli bir ülke olmasına rağmen yanlış tarım politikaları ve uygulamaları beraberinde ciddi bir ''Su Sıkıntısı'' problemini gündeme getirmektedir. Tarımsal sulama amacıyla yapılan sürdürülebilir olmayan su yönetimi uygulamaları özellikle yarı-kurak ve su ihtiyacı yüksek tarımdan daha çok hayvancılığa uygun olan Konya Kapalı havzasındaki sulak alanları belkide geri dönülmez bir şekilde yok etmektedir. Suyun doğal akışı yönünün değiştirilmesi, su ihtiyacı yüksek (şeker pancarı gibi) yanlış ürün seçimi ve beraberinde yürütülen yanlış sulama yöntemlerinin kullanılması, yeraltı sularının bu vahşi sulama için kontrolsüz bir şekilde çekilmesi sucul eksositemlerin kurumasına yol açmış(makta)dır. Tarımsal sulama nedeniyle Konya Havzası'nda ve Tuz Gölü alt havzasında her yıl yeraltı su seviyesi 1-2 metre düşmektedir. Son 40 yılda 1 milyon 250 bin hektarlık sulak alanın yok olduğu Türkiye'de çok sayıda canlı türü de yok olan Hotamış, Eşmekaya, Ereğli, Sazlıkları, Sultansazlığı ile Akşehir, Eber, Meke ve Suğla Gölleri ile birlikte yok oldu. Son 2 milyon yıldır Anadolu platosunda yeralan bu sulak alanlar ve bunların sahip olduğu yüksek ekosistem zenginliği ve biyoçeşitliliği yanlış ve verimsiz tarım politikalarına kurban edilmesi aynı zamanda ciddi bir etik problemdir.''

ULUSAL SU MANİFESTOSU

Öte yandan Turizm ve Çevre Gazetecileri Derneği (TURÇEV) tarafından hazırlanan ''Ulusal Su Manifestosu'' G-9 Gazetecilik Örgütleri Platformu tarafından imzalandı.

Turizm ve Çevre Gazetecileri Derneği (TURÇEV), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD), Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD), Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ), Haber-Sen, Diplomasi Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Foto Muhabirleri Derneği, Profesyonel Haber Kameramanları Derneği'nin (PHKD) imza koyduğu manifestoda su ile ilgili öncelikler sıralandı.

Manifestoda Akşehir, Eber, Meke, Sultan Sazlığı ile Seyfe, Eğirdir, Beyşehir, Burdur ve Salda Gölleri gibi birçok sulak alanda kuraklık başta olmak üzere yanlış kullanım-yönetim, kurutma ya da başka mühendislik yaklaşımları nedeniyle sulak alan kayıpları gibi halen çözüme kavuşturulmayı bekleyen sorunlar bulunduğu belirtilerek, bu sorunlar konusunda kalıcı çözümler yönünde daha çok çaba sarf edilmesi istendi.

Eğirdir ve Beyşehir Gölleri gibi Türkiye'nin en önemli tatlı su kaynaklarında, suyun farklı kullanım amaçlarından doğan sorunların süregeldiği kaydedilen raporda, ''Diğer yandan suyun kullanımı açsından yeterli düzeyde makro planların yapılmamış olması bu sorunların kronik hale gelmesine yol açmaktadır'' denildi.

Manifestoda şu değerlendirmelere yer verildi:''Kanun, Yönetmelik ve benzeri uygulamalardan zaman zaman doğan aksaklıklar ve girişimler su yönetiminde zorluklara yol açmaktadır. Mevzuat çalışmalarının bu tip sorunları aşacak şekilde sonuçlandırılmasına gayret edilmelidir. Küresel ısınma ve/veya iklim değişikliği senaryoları Türkiye açısından da, sulak alanların geleceği yönünden de değerlendirilmelidir. Türkiye'nin gelecekte olabilecek kurak dönemler için her düzeyde hazırlık yapmasına çalışılmalıdır. Türkiye'nin su varlığının önemli ölçüde sulamada kullanılması, suyun akılcı ve tasarruflu kullanımına aykırı düşmektedir.

Gelişmiş ülkelerde yüzde 35 oranında kullanılan salma sulama yöntemi ile sulama, Türkiye için yüzde 75'lere ulaşmaktadır. Vahşi sulama da denilen bu yöntemde su israfı doruğa çıkmaktadır. Su tarım alanlarına ulaşmadan buharlaşma ile kaybedilmektedir. Vahşi sulama yerine damla-yağmurlama sulamasına geçilmelidir.

Sulak alanlar için Yönetim Planlarına benzer koruyucu eylem planları devreye geçirilmelidir. Devletin çeşitli kurumları arasında oluşan birlikte çalışma fikrinin hayata geçirilmesi zorunludur. Medya, sivil toplum kuruluşları ile ilgili kamu kuruşları ve üniversiteler arasındaki işbirliği artırılmalıdır. Halkın suyun tutumlu kullanımı konusunda bilinçlendirilmesine ağırlık verilmelidir.''

AA